ORIGINAL ARTICLE | |
1. | KRONİK OBSTRUKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH) AKUT ALEVLENMELERİNDE ETKİLİ MİKROORGANİZMALARIN STERİL FIRÇA İLE DEĞERLENDİRİLMESİ EVALUATION OF MICROORGANISMS WITH STERILE BRUSH CATHETER IN ACUTE EXACERBATION OF CHRONIC OBSTRUCTIVE PULMONARY DISEASE (COPD) Fevziye TUKSAVUL, Salih Zeki GÜÇLÜ, Özgür USLU, Can BİÇMEN, Ahmet BUDAK, Ayşegül NARİNSayfalar 1 - 10 Bu çalışmanın amacı, KOAH akut alevlenmelerinde infeksiyonlarm rolünü araştırmaktır. KOAH akut alevlenme kliniği ile başvuran 32 hasta çalışmaya alındı. Hastaların steril fırçalama, bronş lavajı ve balgam örnekleri alınarak laboratuvara gönderildi. 32 steril fırça örneğinin 11 'de (%34.37) üreme oldu. Steril fırça örneklerinde S. pneumoniae 0/o36.36, H. influenzae %27.27, M. catarrhalis %9.09, A grubu ß hemolitik streptokok %9.09, Acinetobacter %9.09 üredi. Sonuç olarak bu çalışmada KOAH akut alevlenmelerden sorumlu majör patojenler S. pneumoniae ve H. influenzae olarak bulunmuştur. |
2. | SARKOIDOZDA EVRELERE GÖRE KLİNİK VE LABORATUVAR PARAMETRELERDEKİ DEĞİŞİKLİKLER THE CLINIC AND LABORATORY PARAMETRIC DIFFERENCES IN SARCOIDOSIS ACCORDING TO STAGES Ahmet Emin ERBAYCU, M. Şevket DERELİ, Ayşe ÖZSÖZ, Işıl KARASU, Aydan ÇAKANSayfalar 11 - 17 Sarkoidoz öncelikle akciğer ve lenfatik sistemleri etkileyen bir sistemik granülomatöz hastalıktır. Çalışmada; sarkoidozda evrelere göre klinik ve laboratuvar bulgulardaki farklılıkların ortaya konması amaçlandı. Hastalığın evresi yaygınlığı semptomlar ve laboratuar bulguları kaydedildi. Yetmiş altı kadın, 14 erkek toplam 90 sarkoidoz olgusunun biri evre~0, 29'u evre-1, 50'si evre-II, yedisi evre-III ve üçü evre-IV idi. Evrelere göre; serum anjiyotensin kon verting enzim (ACE), bron-koalveoler lavaj (BAL)'da lenfosit serum IgA, IgG, IgM, lökosit hemoglobin düzeyi eritrosit sedimentasyon hızı, serum protein elektroforezinde beta, gamma, alfa-1, alfa-2 globulin, albumin düzeyi, serum kalsiyum (Ca) ve 24 saatlik idrarda Ca düzeyi farklılık göstermedi (p>0.05). Evre ilerledikçe karbon monoksit için difüzyon kapasitesi (DLCO), birinci saniyedeki zorlu ekspiratuvar voîüm (FEV-Î) ve zorlu vital kapasite (FVC)'nin azaldığı belirlendi (sırasıyla r: -0.487, r: -0.424 ve r: -0.362). BAL'da lenfosit düzeyi, serum ACE, spesifik difüzyon, FEV-1/FVC, serum Ca ve 24 saatlik idrarda Ca düzeyi evrelere göre korelasyon göstermedi. Serum ACE yüksekliği %43.9; serum Ca yüksekliği %17.5 ve 24 saatlik idrarda Ca yüksekliği %2.8 oranında saptandı. Tüberkülin testi pozitifliği %50 oranında idi. En sık saptanan ekstrapulmoner tutulum eritema nodosum (%13.3) ve artrit/artralji (%1L2) ve en sık pulmoner semptom öksürük (%61.1) idi. Sonuç olarak; sarkoidozda evrelere göre; serum ACE, BAL'da lenfosit serum IgA, IgG, IgM, lökosit, hemoglobin düzeyi eritrosit sedimentasyon hızı, serum protein elektroforezi parametreleri serum Ca ve 24 saatlik idrarda Ca düzeyinin farklılık göstermediği evre ilerledikçe DLCO, FEV-1 ve FVC'nin azaldığı tespit edilmiştir. |
3. | YAYGIN EVRE KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİNDE SİSPLATİN ETOPOSİD KOMBİNASYONUN ETKİNLİĞİ EFFICACY OF CISPLATIN-ETOPOSIDE CHEMOTHERAPY REGIMEN IN EXTENSIVE SMALL CELL LUNG CANCER Ayşegül NARİN, Özgür USLU, Salih Zeki GÜÇLÜ, Fevziye TUKSAVUL, Mehmet GÜLPER, Tuncay VATANSEVERSayfalar 19 - 26 Çalışmaya 26 yaygın evre Küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) olgusu alındı. Yaş ortalaması 58 idi. Hastalara sisplatin etoposid rejimi ilk sıra kemoterapi rejimi olarak verildi ve 111 siklus uygulandı. 19 hastada kısmi yanıt (%73) izlenirken, 4 hasta stabil hastalık (0/ol5.5), 3 hasta progresif hastalık (%11.5) olarak değerlendirildi. Hiçbir hastada tam yanıt izlenmedi. Ortalama yaşam süresi 10.9 ay, 1 yıllık yaşam oranı % 25 olarak bulundu. Grade 3-4 nötropeni % 9, grade 3-4 anemi % 3.6, grade 3-4 trombositopeni % 3.6 oranında izlendi. Sonuç olarak KHAK'de sisplatin-etoposid kemoterapi rejimi gerek yanıt oranının iyi olması gerekse toksisitesinin az olması nedeniyle güvenilir bir rejim olma özelliğini korumaktadır. |
4. | SEKONDER SPONTAN PNÖMOTORAKSIN TEDAVİSİNDE TÜP TORAKOSTOMİ YOLU İLE TALK PLÖKEDEZ UYGULAMASI: 30 OLGU TALC PLEURODESIS VIA TUBE THORACOSTOMY IN SECONDARY SPONTANEOUS PNEUMOTHORAX: 30 CASES Ozan USLUER, Soner GÜRSOY, Sadık YALDIZ, Metin ÜLGAN, Oktay BAŞOKSayfalar 27 - 32 Plevral boşluğun yapay olarak adhezyonu, yineleyen efüzyonlarda ve rekürren pnömotoraks ataklarının önlenmesinde uygulanır ve akciğerin komplet ekspansasyonunun korunmasını sağlar. Plevral adhezyon yöntemleri olarak plörektomi, plevral abrazyon ve inflamatuar reaksiyonları tetikleyen çeşitli kimyasalların intraplevral uygulanması bulunmaktadır. Literatürde plöredezin gelişimi aşamasında birçok ajanın kullanıldığı görülmektedir. Bunlar arasında bleomisin, tetra-siklin ve talk en çok tercih edilen ajanlardır. Kliniğimizde 2001-2002 yılları arasında nüks pnömotoraks tanısı almış 30 olguya talk plöredez uygulanmış ve başarı oranları belirlenmiştir. Olguların 26'sı erkek 4'ü kadın olup olgular 47-80 yaş aralığında dağılmaktadır. En sık rastlanan komplikasyon ağrı, dispne ve ateş idi. Başarı oranları 1-3-6 ve 12 aylık periyotlarla nüks takibi ile belirlenmiştir. 1 yıllık süre sonunda kümülatif olarak %90 oranında plöredez başarısı saptanmıştır. |
5. | WEGENER GRANÜLOMATOZU: TANISAL ZORLUK YAŞANAN BİR OLGU NEDENİYLE TÜRKİYE'DEN BİLDİRİLEN OLGULARIN LİTERATÜR EŞLİĞİNDE İNCELENMESİ WEGENER GRANULOMATOSIS: EVALUATION OF ONE CASE HAVING DIAGNOSTIC DIFFICULTY AND THE OTHER CASES PUBLISHED IN TURKEY Sena YAPICIOĞLU, Onur Fevzi ERER, Yavuz Alp YALÇIN, Şerir AKTOĞU ÖZKANSayfalar 33 - 40 Wegener granülomatozu (WG) özellikle üst ve alt solunum yolları ile böbrekleri tutabilen nekro-tizan granülomatöz vaskülitîe tanımlanan nadir görülen bir hastalıktır. Türkiye'de görülme sıklığını bildiren çok olgulu yayın yoktur. Biz de bu amaçla değişik klinik ve radyolojik bulgularla kliniğimize başvuran bir WG olgusunu Türkiye'den bildirilen 23 olgunun özellikleriyle birlikte inceledik. Olgumuz atipik prezantasyonu, nekrotizan granülomatöz inflamasyon patolojik tanısıyla önce tüberküloz tedavisi almış olup daha sonraki klinik seyriyle ve c-ANCA pozitifliği ve patolojik bulgularıyla WG tanısı almıştır ve tedavi başlanmıştır. Halen tedavisinin 7. ayında olup remisyonda ve izlenmektedir. |
6. | BRONŞ KARSİNOMUNU TAKLİT EDEN YABANCI CİSİM ASPİRASYONU OLGUSU: OLGU SUNUMU A CASE OF FOREIGN BODY ASPIRATION MIMICKING BRONCHIAL CARCINOMA: CASE REPORT Gülsüm ARI, Fevzîye TUKSAVUL, Özlem EDİBOĞLU, Zekîye AYDOĞDÜ, Ömer SOY, Salih GÜÇLÜSayfalar 41 - 43 Diabetes mellitus ve pnömoni tanısı ile izlenen 64 yaşında erkek olgunun akciğer grafisinde yavaş rezolüsyon gösteren infiltrasyonun bulunması nedeni ile fiberoptik bronkoskopi uygulandı. Bronkoskopide sol alt lob bronşu içinde tümöral lezyon saptandı. Spiral toraks bilgisayarlı tomografisinde sol alt lob bronşunda izlenen metalik opasitenin yabancı cisim ile uyumlu olabileceği belirtildi. Endobronşiyal lezyon daha sonra flek-sibl bronkoskopi ile çıkartıldı ve patolojisi bitkisel kökenli organik yabancı cisim olarak rapor edildi. Erişkinlerde yabancı cisim aspirasyonunun nadir görülmesi ve bronş karsinomunu taklit edebilmesi nedeni ile sunulmuştur. |
7. | MEDIASTINAL DİSGERMİNOM: OLGU SUNUMU MEDIASTINAL DYSGERMINOMA: A CASE REPORT Gülru POLAT, Ozan USLUER, Serpil KARADAĞ POLAT, Soner GÜRSOY, Oktay BAŞOK, Sülün ERMETESayfalar 45 - 48 Yirmidört yaşında bayan hasta göğüs ağrısı, el ve kollarda uyuşma, kilo kaybı nedeniyle hastane-mize başvurdu. Posteroanterior akciğer grafisi ve göğüs bilgisayarlı tomografi (BT) tetkikinde, sağ parakardiyak alanda solid kitle lezyonu, multipî mediastinal lenfadenopati ve plevral efüzyon saptandı. BT eşliğinde kesici iğne biyopsisi, sonrasında anterior mediastinotomi uygulandı, ancak tanıya varılamadı. Tanısal amaçlı eksploratris torakotomi uygulandı ve alman biyopsi materyalleri ile disgerminom (seminom) tanısı konuldu. Mediastinal disgerminomanm özellikle kadınlarda ender görülen tümör olmasından dolayı ilgili literatür eşliğinde sunuldu. |
8. | HİPOKSİK PULMONER VAZOKONSTRİKSİYON HYPOXIC PULMONARY VASOCONSTRICTION Uğur GÖNLÜGÜR, İbrahim AKKURTSayfalar 49 - 53 Hipoksik pulmoner vazokonstriksiyon (HPV) 'nin akciğer fizyolojisinde merkezi bir rolü vardır. HPV normal sağlıklı kişilerde bile aktif bir süreç olup endotel ve düz kas bağımlı mekanizmaları içermektedir. HPV'yi bozan vazodilatatör gibi ajanlar veya pnömoni gibi hastalıklar arteriyel oksijen düzeyini düşürebilir ve alttaki hastalığı şiddetlen-direbilirler. HPV, hipoksik pulmoner hipertansiyonda görülen vasküler remodeling'in bazı bulgularından sorumlu olabilir. Burada HPV'den sorumlu mekanizmalar gözden geçirilmiştir. |