ORIGINAL ARTICLE | |
1. | SOLUNUM YETMEZLİKLİ OLGULARDA BEKLEME SÜRESİNİN ARTERİYEL KAN GAZI DEĞERLERİNE ETKİSİ EFFECT OF DURATION OF STORAGE ON ARTERIAL BLOOD GAS ANALYSIS FOR CASES WITH RESPIRATORY FAILURE Gülistan KARADENİZ, Gülru POLAT, Melih BÜYÜKŞİRİN, Gültekin TİBETSayfalar 29 - 32 Kan gazı analizi pulmoner gaz değişimi ve solunumun etkinliğini gösteren ve yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Kan gazı örneklerinin değerleri plastik enjektörlerde bekletildiğinde değişmektedir. Bu çalışmada arteryel kanın bekletilmesinin pH, pCO2, pO2 ve satürasyon değerlerinde değişikliğe neden olup olmadığını araştırdık. KOAH solunum yetmezliği tanısı ile servisimizde yatan 25 olguda eş zamanlı alınan arteryal kan örneklerinin hemen ve bir saat sonraki analiz sonuçları karşılaştırılmıştır. Verilerin istatiksel analizi nonparametrik testler ile yapılmıştır. Kan gazının plastik enjektörlerde bir saat bekletilmesinin pH, pO2 ve satürasyon değerlerini azalttığı pCO2 değerini ise arttırdığını gördük. Anında ve bir saat sonraki analiz sonuçları arasındaki farklar istatistiksel olarak anlamlı idi. Daha genel sonuçlar çıkarmak için daha fazla sayıda olgu ile yapılan çalışmalara ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz. |
2. | AKCİĞER DIŞI TÜBERKÜLOZDA TANI KONMA SÜRESİ TIME ELAPSED TILL DIAGNOSIS OF EXTRA-PULMONARY TUBERCULOSIS Süleyman Savaş HACIEVLİYAGİL, Levent Cem MUTLU, Mustafa DURAN, Özkan KIZKIN, Şahin TEMİZ, Ercüment EVLİYAOĞLU, Zeynep KAZGAN ARICA, Ali Önder TÜRK, Aydın ŞENOĞLU, Gazi GÜLBAŞ, Özkan YETKİN, Hakan GÜNENSayfalar 33 - 40 Akciğer Dışı Tüberküloz (ADT), akciğer parankimi dışında gelişen tüberküloz olgularını içermektedir. Tüberküloz hastalarında sıklıkla tanıda gecikmeler görülmektedir. Bu çalışmada Malatya Verem Savaş Dispanserleri ve İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesine başvuran ADT hastalarının özellikleri, dağılımları ve tanı konulma süreleri incelendi. Çalışmaya 150 ADT hastası alındı. Tüberküloz plörezi (n=58) ve tüberküloz lenfadenit (n=45) en çok saptanan ADT tipleriydi. ADT hastalarının yaş ortalaması 37.3±15.7 yıl olarak saptandı. Hastaların 83'ü (%55.3) kadın, 67'si (%44.7) erkekti. Tüberküloz plörezi erkeklerde (32/26), tüberküloz lenfadenit kadınlarda (33/12) daha sık gözlendi. Hastaların şikayetlerinin başlangıcı ile ADT tanısı konulması arasındaki süre ortalama 102.7±141.0 gün olup, ortalama tanı süreleri tüberküloz lenfadenit için 128.6±120.7 gün, tüberküloz plörezi için 56.2±45.7 gün olarak saptandı. En kısa tanı süresi miliyer tüberküloz ve tüberküloz menenjitin yer aldığı progresif ADT'de (29.8±33.1 gün) saptanırken, en uzun tanı süresi genitoüriner tüberkülozda (216.7±330.0 gün) bulundu. ADT'li hastaların ortalama 24.4±27.1 gün süre ile hastaneye yattıkları saptandı. Gastrointestinal tüberküloz hastaları en uzun (43.0±67.7 gün), tüberküloz lenfadenit hastaları en kısa süre (12.8±3.9 gün) hastaneye yatmışlardı. Sonuç olarak, ADT hastalarında tanı konma süresi uzun bulundu. ADT tanısının konmasında hastaların anamnezlerinde tüberküloz öyküsünün ve temasının olup olmadığının sorgulanması önemlidir. Ülkemizde tüberküloz sıklığı da göz önüne alınarak, hangi organ hastalığı olursa olsun, tanı konulamayan olgularda tüberküloza yönelik incelemelerin mutlaka yapılması gerektiğini düşünüyoruz. |
3. | UZUN ETKİLİ ?2-AGONİSTLERİN ASTIM KONTROLÜNDEKİ YERİ: ETKİNLİK VE EMNİYETİN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ PLACE OF LONG ACTING ?2-AGONIST IN ASTHMA CONTROL: AN OVERVIEW OF EFFICACY AND SAFETY Ali Kadri ÇIRAK, Pınar ÇİMENSayfalar 41 - 47 Astım her yaştaki insanları etkileyebilen küresel bir sağlık problemidir. Etkin olarak kontrol edilemediğinde, bu kronik inflamatuvar havayolu hastalığı günlük yaşamı kısıtlayabilir ve hatta fatal seyredebilir. Astım sınıflaması ve tedavisi, hastalığın kontrol seviyesine göre yapılmalı; ilaç dozları ve çeşitleri, kontrol düzeyine göre basamak şeklinde azaltılarak veya artırılarak ayarlanmalıdır. Astım tedavisinde kontrol edici olarak kullanılmakta olan uzun etkili ?2-agonistler hiçbir zaman tek başına kullanılmamalı, mutlaka yeterli dozda inhale kortikosteroidler ile kombine edilerek kullanılmalıdır çünkü astım temelde inflamatuar bir hastalıktır ve uzun etkili ?2-agonistlerin antiinflamatuar etkileri oldukça sınırlıdır. Aksi bir yaklaşım, SMART Çalışması'nda gösterildiği ve GINA 2006 Güncellemesi'nde vurgulandığı gibi, astımla ilişkili morbidite ve mortaliteyi artıracaktır. |
4. | BİR OLGU NEDENİYLE MEME KARSİNOMUNUN ENDOBRONŞİAL METASTAZI A CASE OF ENDOBRONCHIAL METASTASIS OF BREAST CANCER Sena YAPICIOĞLU, Ceyda MAHLEÇ, Ufuk YILMAZ, Hüseyin HALİLÇOLAR, Erdal OZANTÜRK, Nur YÜCELSayfalar 49 - 53 Akciğer dışı tümörlerden kayn aklanan endobronşiyal metastazlar nadir olarak görülmektedir. Bronkoskopisinde sağ alt lobda endobronşiyal lezyon izlenen 49 yaşındaki bayan olgunun biyopsisinin histopatolojik sonucu adenokarsinom olarak rapor edildi. Yapılan immünohistokimyasal incelemeler ve hormon reseptör ölçümleri sonucunda olgu metastatik meme karsinomu olarak kabul edildi. Endobronşiyal metastaz saptanan olgularda primer akciğer karsinomu yanı sıra akciğer dışı organlardan kaynaklanan kanserlerin de olabileceğini vurgulamak amacıyla olgumuzu sunuyoruz. |