Amaç: Astım, dünyada en sık görülen kronik hastalıklardan biridir. Menopoz ön-cesinde ve postmenopozal dönemde hormonal ve metabolik değişiklikler görül-mektedir. Bu durum, solunum fonksiyonlarında değişikliklere ve hava yollarında duyarlılık artışına sebebiyet verebilir. Bu çalışmanın amacı, premenopozal ve postmenopozal dönemde, solunumsal semptomu olan kadınlarda astım varlığını araştırmaktır.
Gereç ve Yöntemler: Kadın doğum kliniğimiz tarafından takipte olan, premenopozal veya menopoz sürecindeki hastalardan nefes darlığı veya öksürük gibi solunumsal semptomu olanlar göğüs hastalıkları polikliniğine yönlendirildi. Çalışmaya dahil olmayı kabul eden hastaların demografik verileri, folikül stimüle edici hormon, luteinize edici hormon ve östrojen gibi hormon düzeyleri, astım ve alerjik özellikleriyle ilgili anamnez bilgileri kaydedildi. Astım tanısının varlığını ortaya koymak amacıyla sırasıyla erken re-versibilite, negatif ise geç reversibilite, bu test de negatif ise ekartasyon amaçlı bronş provokasyon testi yapıldı.
Bulgular: Yaş ortalaması 51,66±7,94 yıl olan 130 hasta çalışmaya dahil edildi. Solunumsal semptomlardan öksürük %70, dispne %52 oranında görülmekteydi. Hastaların %31,5’ine (41/130) astım tanısı konuldu. Premenopozal/menopozal dö-nemde olunması ile astım varlığı arasında ilişki saptanmadı (p=0,124). Semptom-lardan dispne varlığı, alerjik yakınmaların olması ile astım mevcudiyeti arasında anlamlı ilişki mevcuttu (sırasıyla p=0,011 ve p<0,01). Astım tanısı alan menopoz hastalarında birinci saniye zorlu ekspiratuvar volüm düzeyi anlamlı olarak düşük bulundu (p<0,01).
Sonuç: Menopozal dönemdeki kadınlarda hormonal değişiklikler hava yolu duyar-lılığında artışa ve astıma bağlı şikayetlerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Menopozal dönemdeki kadınlarda, yaşlı popülasyona göre daha yüksek oranda gözlenen astım tanısı, özellikle bu yaş grubundaki tanısal zorluklar ve hastalığın daha kötü prognozlu olabilmesi nedeniyle kıymetlidir. Özellikle nefes darlığı şikayeti olan, solunum rezervi düşük menopozal dönemdeki kadınlarda astım varlığı araştırılmalıdır.
Objective: Asthma is one of the most popular chronic diseases in the world. Hormonal and metabolic changes in the menopausal period can cause changes in pulmonary functions and hypersensitivity of airways. This study aimed to research the presence of asthma in premenopausal and postmenopausal women with pulmonary symptoms.
Material and Methods: Patients followed-up in the menopause clinic of the obstetrics and gynecology department who described pulmonary symptoms were included in the study. Demographic characteristics and hormone levels of follicle-stimulating hormone, luteinizing hormone, and estrogen were recorded. Participants were evaluated for the presence of asthma with pulmonary function tests, including reversibility testing and bronchial provocation (if necessary).
Results: There were 130 women with a mean age of 51.66±7.94 in our study. 70% of participants complained about cough, and 52% of them had dyspnea. Forty-one of 130 patients (31.5%) took the diagnosis of asthma after diagnostic assessments. There was no significant relationship between the presence of asthma and being in a premenopausal/postmenopausal period (p=0.124). The presence of dyspnea and atopic symptoms was significantly related with having the diagnosis of asthma (respectively, p=0.011 and p<0.01). FEV1 level of asthmatic women was significantly lower than the menopausal group without asthma (p<0.01).
Conclusion: Hormonal changes in the menopausal period of women may cause hypersensitivity of airways and asthmatic symptoms. The diagnosis of asthma is valuable due to the diagnostic difficulties and worse prognosis in this age group. The presence of asthma may be researched in premenopausal and postmenopausal women, especially with dyspnea or having low pulmonary capacity.