Amaç: Meslek hastalıkları önlenebilir hastalıklardır. Sağlık ve ekonomi üzerinde önemli yük oluşturmaktadırlar. Türkiye’de uzmanlık alanı olarak yeni bir oluşumdur. Bu çalışmada, ülkemizde meslek hastalıklarının durumuna katkıda bulunmak amacıyla yeni kurulan meslek hastalıkları kliniğinin ilk üç yılında başvuran hastaların tanılarının değerlendirilmesi amaçlandı.
Gereç ve Yöntemler: Çalışma kesitsel bir çalışmadır. Ağustos 2018-Nisan 2021 tarihleri arasında başvuran 1101 olgunun cinsiyet, yaş, başvuru şekilleri, yönlendiren kurumlar ve nedeni, çalıştığı iş yeri, maruz kalım süresi, maruz kaldıkları olası riskler ve son tanıları değerlendirildi.
Bulgular: Toplam 1101 olgudan 1000’i (%90,8) erkek, 101’i (%9,2) kadın, en genci 18 ve en yaşlısı 82 yaşında olmak üzere yaş ortalaması 40,9±9,7 yıl idi. Çalışma süreleri ortancası 120 (25-75 persentil; 60-210) aydı. En sık başvuru nedeni 1025 (%93,0) olgu ile mesleksel solunum sistemi hastalığı şüphesi idi. Olguların 888’i (%80,6) tetkiklerini tamamladı ve tıbbi durum bildirir raporu düzenlendi. Olguların değerlendirilmesi sonucunda 640 (%58,1) olguda hastalık veya mesleki ilişki saptanmadı. Tanı konulan 208 (%18,9) olgu mesleki, 40 (%3,6) olgu işin şiddetlendirdiği hastalık, mesleki hastalık tanısı koyulan olgulardan 112’si (%10,1) pnömokonyoz, 39’u (%3,5) mesleksel astım, 32’si (%2,9) gürültüye bağlı işitme kaybı, 18’i (%1,6) epikondilit/tendonit/impingement tanıları aldı.
Sonuç: Ülkemizde çalışanların sağlık sorunlarının tanımlanması ve yönetimi için iş yerinde sağlık gözetiminin etkinleştirilmesi, kurumlar arası iş birliğinin yasal altyapısının oluşturulması temel gerekliliktir. Türkiye’de toz, kimyasallar, ergonomik riskler ve gürültü önde gelen iş sağlığı riskleridir. Mesleki göğüs hastalıkları hala en sık görülen mesleki hastalıklardır. Mevcut meslek hastalıkları izleme sisteminin ve periyodik muayene tetkik sonuçlarının kalite düzeylerinin çalışanların sağlık sorunlarını tanımlamak ve yönetmek için yetersiz olduğu görülmektedir.
Objective: Occupational diseases (OD) are preventable conditions, which pose a significant burden on healthcare and economy. OD is a new field of specialization in Turkey. This study aimed to assess the diagnoses of patients presenting to the newly established OD clinic within the first 3 years to contribute to revealing the status of OD in our country.
Material and Methods: This is a cross-sectional study, which assessed 1101 patients presenting between August 2018 and April 2021 based on sex, age, type of presentation, reason for referral, workplace, exposure time, potential exposure risks, and final diagnosis.
Results: Of 1101 patients, 1000 (90.8%) were male and 101 (9.2%) were female. The mean age was 40.9±9.7 years, the median duration of employment was 120 (25th–75th percentile; 60–210) months. Occupational respiratory disease, with 1025 (93.0%) patients was the most common reason for application. Examinations were completed on 888 (80.6%) patients and medical status reports were issued accordingly. The assessment of the patients revealed no disease or occupational relationship in 640 (58.1%) patients. On the other hand, 208 (18.9%) patients were diagnosed with OD, 40 (3.6%) with work-aggravated diseases. Among those with OD, 112 (10.1%) were diagnosed with pneumoconiosis, 39 (3.5%) with occupational asthma, 32 (2.9%) with noise-induced hearing loss, and 18 (1.6%) with epicondylitis/tendonitis/impingement.
Conclusion: İt is essentially required to enable health surveillance in the workplace for the identification and management of employee health problems, and to establish the legal infrastructure of inter-institutional cooperation. In Turkey, the leading occupational health risks are dust, chemicals, ergonomic risks, and noise. Occupational lung diseases are still the most common OD. It seems that the quality levels of the current monitoring system for OD and the results of periodic examinations and tests are insufficient to identify and manage employee health problems.