ISSN: 1300-4115
İzmir Göğüs Hastanesi Dergisi - Göğüs Hastanesi Dergisi: 34 (3)
Cilt: 34  Sayı: 3 - 2020
1.
Kapak
Cover

Sayfalar I - IV

2.
Editör’den
Editorial

Sayfa V

3.
İçindekiler
Contents

Sayfalar VI - VII

4.
Yayın Politikaları ve Yazım Rehberi
Publication Policies and Editorial Gude

Sayfalar VIII - IX

DERLEME
5.
Covid-19 Pandemisinde Göğüs Cerrahisi Pratiği
Thoracic Surgery Practice in Covid-19 Pandemic
Kenan Can Ceylan, Arkın Acar
doi: 10.5222/IGH.2020.64936  Sayfalar 89 - 94
Covid-19 hastalığı, 2020 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir pandemi olan ilan edilmiş ve tüm hastaneleri zor durumda bırakmıştır. Hastanelerdeki kaynak yönetiminin kritik önem taşıdığı bu dönemde, birçok branşta elektif operasyonlar ertelenmiş olup hangi operasyonların yapılabileceği konusunda birçok görüş yer almaktadır. Göğüs cerrahisi branşı, her ne kadar Covid-19 hastalığının komplikasyon yönetiminde yer alan bir branş olsa da, diğer branşlardan farklı olarak cerrahi zamanlamasının çok önemli olduğu onkolojik hastalıklarla ilgilenmektedir. Bu derlemede Covid-19 pandemisinde, göğüs cerrahisi pratiğinin nasıl olması gerektiği literatür eşliğinde sunulmuştur.
Covid-19 disease was declared a pandemic by the World Health Organization in 2020, leaving all hospitals in a difficult situation. In this period, when resource management in hospitals is of critical importance, elective operations in many specialties have been postponed, and there are many opinions about which operations can be performed. Although thoracic surgery is a specialty involved in the complication management of Covid-19 disease, unlike other specialties, it deals with oncological diseases where the timing of the surgery is vital. In this review, how the thoracic surgery practice should be in the Covid-19 pandemic is presented in the light of the literature.

6.
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı Olan Geriatrik Bireylerde Dispne, Bakım Bağımlılığı ve Kırılganlık Arasındaki Etkileşim
Interaction Between Dyspnea, Care Dependency, and Frailty in Geriatric Individuals with Chronic Obstructive Pulmonary Disease
Merve Çakıcı, Zehra Gök Metin
doi: 10.5222/IGH.2020.25733  Sayfalar 95 - 104
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH), ilerleyici ve kronik olması sebebiyle geriatrik bireylerde semptom yükü artışına ve sağlık durumunun kötüleşmesine neden olmaktadır. Hastalığın ilerlemesi ile artan dispne şiddeti sonucunda geriatrik bireylerin fiziksel hareketler sırasında oksijen gereksinimi artmakta ve bu durumu tolere edebilmek için hastaların çoğu gün içinde daha az hareket ederek, minimum efor harcamaya çalışmaktadır. Sağlık durumunun giderek bozulması ve semptom yükünün artmasıyla hastalar giyinme, beslenme, bireysel hijyen, hareket gibi günlük aktivitelerini yerine getirmekte bağımlı hale gelmektedir. Eşlik eden dispne ve bakım bağımlılığı artışı ile KOAH’lı geriatrik bireylerde kırılganlık sendromunun ortaya çıkma riskini de artmaktadır. Literatür incelendiğinde, KOAH’lı geriatrik bireylerde dispne, bakım bağımlılığı ve kırılganlık durumlarının sınırlı çalışmada incelendiği görülmüştür. Bu nedenle, bu derlemede KOAH’lı geriatrik bireylerde dispne, bakım bağımlılığı ve kırılganlık değişkenleri arasındaki etkileşim ve bu hastalara yönelik bakım yaklaşımı ele alınmıştır.
Chronic Obstructive Pulmonary Disease (COPD) causes an increase in symptom burden and deteriorates the health status of geriatric individuals due to its progressive and chronic nature. As a result of the increasing severity of dyspnea with the progression of the disease, the oxygen requirement of geriatric individuals increases during physical movements and in order to tolerate this situation, most of the patients move less during the day and try to spend minimum effort. As the health status deteriorates and the symptom burden increases, patients become dependent on daily living activities such as dressing, nutrition, individual hygiene and movement. The risk of occurrence of frailty syndrome in geriatric individuals with COPD increases with the accompanying increase in dyspnea and care dependence. Considering the literature, limited studies have been found that investigating dyspnea, care dependence and frailty variables in geriatric individuals with COPD, simultaneously. Therefore, the interaction between the variables of dyspnea, care dependency and frailty in geriatric individuals with COPD and the importance of care approach are discussed in this review.

ORIJINAL ARAŞTIRMA
7.
Sigara Bırakma Polikliniğine Başvuran Akut veya Kronik Akciğer Hastalığı Öyküsü Olan Olgularda Tedavi Sonuçlarının Değerlendirilmesi
Evaluation of Treatment Results in Patients with a History of Acute or Chronic Lung Disease Admitted to the Smoking Cessation Clinic
Mustafa Çolak, Mehmet Ali Aslaner
doi: 10.5222/IGH.2020.21931  Sayfalar 105 - 110
GİRİŞ ve AMAÇ: Sigara bırakma polikliniğimizde değerlendirilen akciğer hastalığı öyküsü olan olguların tedavi sonuçlarının değerlendirilmesini amaçladık
YÖNTEM ve GEREÇLER: 01.Ocak.2018-31.Aralık.2018 tarihleri arasında sigara bırakma polikliniğimize müracaat eden ve tedavi başlanan 112 olgu retrospektif incelendi.
BULGULAR: Değerlendirilen 112 olgunun ortanca yaşı 42 ve erkek cinsiyet oranı %72,3 idi. Akut veya kronik akciğer hastalığı öyküsü olan olgular arasında cinsiyet dağılımı açısından anlamlı fark saptanmadı (p=0,721). Olguların %55,4’ünde (n=62) akut akciğer hastalığı, %44,6’sında ise (n=50) kronik akciğer hastalığı öyküsü mevcut idi. Her iki grupta sigara bırakmaya yönelik benzer tedavi ajanları kullanılmıştır. Üç aylık izlem süresi sonunda akut akciğer hastalığı öyküsü olan grupta 38 olgunun (%61,3), kronik akciğer hastalığı öyküsü olan grupta ise 29 olgunun (%58) sigarayı bıraktığı gözlenmiş olup, gruplar arasında istatiksel açıdan anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p=0,724).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda, solunumsal hastalığın akut veya kronik süreçte yaşanmasının sigara bırakma tedavilerinin sonuçlarında anlamlı derecede farklılık oluşturmadığını saptadık.
INTRODUCTION: We aimed to evaluate the treatment results of patients with a history of lung disease evaluated in our smoking cessation clinic.
METHODS: A total of 112 cases referred to and started treatment at the our smoking cessation polyclinic between the dates of 01.01.2018 and 31.12.2018 were retrospectively examined.
RESULTS: The median age of the 112 cases were evaluated was 42, and there was a %72,3 prevalence of the male gender. There was no significant difference in terms of gender distribution between cases with a history of acute or chronic lung disease (p=0,721). There was a history of acute lung disease in %55,4 (n=62) of cases, and chronic lung disease in %44,60 (n=50). Similar treatment agents for smoking cessation were used in both groups. At the end of the three-month follow up period, it was observed that 38 patients (%61,3) in the group with a history of acute lung disease, and 29 facts (%58) in the group with a history of chronic lung disease quit smoking, and there was no statistically significant difference between the groups (p=0,724).
DISCUSSION AND CONCLUSION: In our study, we found that acute or chronic respiratory disease did not make a significant differ in the results of smoking cessation treatments.

8.
Pulmoner Emboli Klinik, Laboratuvar Bulguları, Prognoz ve Mortalite Açısından Cinsiyetler Arasında Farklılık Gösterir mi?
Does Pulmonary Embolism Differ Between Genders in Terms of Clinical, Laboratory Findings, Prognosis and Mortality?
Damla Serçe Unat, Aysu Ayranci, Gulru Polat, Gülistan Karadeniz, Fatma Demirci Üçsular, Ömer Selim Unat, Melih Büyükşirin, Enver Yalnız
doi: 10.5222/IGH.2020.94830  Sayfalar 111 - 117
GİRİŞ ve AMAÇ: Pulmoner Tromboemboli (PTE) mortal ve tanı konulması zor bir hastalıktır. Bulgularının nonspesifik olması nedeniyle zaman zaman tanıya ulaşmak oldukça zor olmaktadır. Malignite, immobilite, geçirilmiş cerrahi, trombofili, ilerlemiş yaş, genetik faktörler majör risk faktörleridir. PTE’de cinsiyetin prognoz ile ilişkisi hakkında yapılan çalışmalarda oldukça farklı sonuçlar bulunmaktadır. Biz bu çalışmada prognoz, yoğun bakım yatışı, laboratuvar ve radyolojik testler açısından cinsiyet farklılıklarını değerlendirmeyi amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 2012 ve Aralık 2015 tarihleri arasında Akut PTE tanılı toplam 348 hastanın verileri retrospektif olarak tarandı. Bu hastaların tümü 3. basamak bir göğüs hastalıkları hastanesi olan merkezimizin acil servisine başvurmuş hastalardı. Prognoz sınıflandırılmaları yapılırken Avrupa Kardiyoloji Topluluğu (ESC) ve Avrupa Solunum Topluluğu (ERS) tarafından ortak tasarlanan PTE kılavuzu temel alındı.
BULGULAR: Hastaların yaş ortalaması 62,7 iken erkek hastalar daha genç olarak bulundu. Yaş ortalamasının kadınlarda daha yüksek olmasıyla uyumlu olarak kadınların basitleştirilmiş Pulmoner Emboli Ciddiyet Endeksi (sPESI) skoru daha yüksek olarak gözlemlendi. Kadınların kötü prognostik faktörleri daha fazla olmasına rağmen her iki cinsiyet arasında erken mortalite açısından anlamlı bir fark bulunmadı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Yaş ortalamaları ve sPESI skorları arasında fark olmasına rağmen; kadınlarla erkekler arasında erken mortalite farkı bulunmadı. PTE’de cinsiyet çalışması farklı çalışmalarda farklı sonuçlar vermesi ve izlem protokollerini etkileyebilecek olmasından dolayı yeni çalışmalara açık bir alandır.
INTRODUCTION: Pulmonary thromboembolism (PTE) is a disease that mortal and hardly diagnosed. Since findings of PTE are nonspesific diagnosed can be so hard sometimes. Major risk factors are malignancy, immobility, previous surgery, thrombophilia, advanced age, and genetic factors. Studies on the relationship between gender and prognosis in PTE have very different results. In this study, we aimed to evaluate gender differences in terms of prognosis, intensive care admission, laboratory, and radiological tests.
METHODS: We retrospectively analyzed the data of 348 patients diagnosed with Acute PTE between January 2012 and December 2015. All of these patients were patients who applied to the emergency department of our center, which is a third step chest diseases hospital. We used the PTE guideline jointly designed by the European Society of Cardiology (ESC) and the European Respiratory Society (ERS) for prognosis classifications.
RESULTS: The mean age of the patients was 62.7, while the male patients were younger. Women's sPESI scores and mean ages were observed higher than men. Although women had more bad prognostic factors, no significant difference was found between both genders in terms of early mortality.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Although there is a difference between mean age and simplified Pulmonary Embolism Severity Index (sPESI) scores; no difference in early mortality between men and women. Gender studies in PTE are an area that is open to new studies, since the studies conducted on this subject give quite different results and these results may affect the follow-up protocols.

OLGU SUNUMU
9.
Rituksimab İlişkili İnterstisyel Akciğer Hastalığı
Rituksimab-Related Interstitial Lung Disease
Rabıa Hande Avcı, Ecem Naz Ertürk, Mukadder Calikoglu, Eylem Sercan Ozgur
doi: 10.5222/IGH.2020.68077  Sayfalar 118 - 123
Rituksimab günümüzde kullanımı giderek artan, lenfoma, kronik lenfositik lösemi, romatoid
artrit, transvers myelit gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan, interstisyel akciğer hastalığına
sebep olabilen CD 20 antijenine karşı geliştirilen monoklonal bir antikordur. Transvers myelit
nedeni ile rituksimab tedavisi alan 59 yaşında kadın hasta ilaç kullanımından sonra acil servise
nefes darlığı, öksürük, ateş şikayeti ile başvurdu. Klinik ve radyolojik değerlendirmeler sonucunda
hastaya ilaca bağlı interstisyel akciğer hastalığı tanısı kondu. Rituksimab tedavisinin sonlandırılması
ve metilprednizolon başlanmasından bir ay sonra hastanın klinik ve radyolojik bulgularında
düzelme sağlandı. Sonuç olarak interstisyel akciğer hastalığında primer neden araştırılırken
hastanın kullandığı ilaçlar bu açıdan sorgulanmalı ve rituksimab gibi diğer birçok ilacın etyolojide
yer alabileceği akılda tutulmalıdır.
Rituximab is a monoclonal antibody which is developed against CD 20 antigen, increasingly
used nowadays. While it is used in the treament of the diseases such as lymphoma, chronic
lymphocytic leukemia, rheumatoid arthritis, transverse myelitis; can also cause interstitial lung
disease. A 59 year old female patient who has been followed up with the disease of transverse
myelitis and receiving rituximab therapy, applied to the emergency department with labored
breath, cough, and fever after drug use. As a result of clinical and radiological evaluations, the
patient has diagnosed as drug-related interstitial lung disease. One month after the termination
of rituximab therapy and the start of methylprednisolone, the patient’s clinical and radiological
findings improved. In conclusion, while investigating the primary cause in interstitial lung disease,
the drugs used by the patient should be questioned in this respect and it should be kept in
mind that many other drugs such as rituximab can be involved in the etiology.

10.
Bronkojenik ve Perikardiyal Kistin Eş Zamanlı Videotorakoskopik Rezeksiyonu
Simultaneously Videotoracoscopic Resection of the Bronchogenic and Pericardial Cyst
Serkan Yazgan, Ahmet Ucvet
doi: 10.5222/IGH.2020.32032  Sayfalar 124 - 128
Primer mediastinal kistler, çeşitli embriyolojik doku tiplerinden köken alan, nadir, konjenital ve benign lezyonlardır. Ancak, genellikle benzer klinik ve radyolojik bulgularla, hemen her yaşta karşımıza çıkabilmektedir. Biz bu olgumuzu, mediastenin farklı kompartmanlarında, farklı embriyolojik kökenden kaynaklanan iki ayrı mediastinal kistin, son derece nadir oluşu ve bu kistlerin eş zamanlı olarak, videotorakoskopik rezeksiyonunun başarıyla yapılabileceğini vurgulamak amacı ile sunduk.
Primary mediastinal cysts are rare, congenital and benign lesions originating from various embryological tissue types. However, it can present with similar clinical and radiological findings at almost every age. We present this case to emphasize that two separate mediastinal cysts originating from different embryological origins in different compartments of the mediastinum are extremely rare and that these cysts can be simultaneously resected by videothoracoscopic surgery.

11.
COVİD-19 Pandemi Döneminde Multiple Nodüllerle Gelen Hastada Nadir Görülen Bir Enfeksiyon Etkeni: Aktinomikoz Odontoliticus
A Rare Infection Factor in a Patient with Multiple Nodules During The COVID-19 Pandemic Period: Actinomycosis Odontoliticus
Betül İkbal Doğan, Ceyda Anar, Bunyamin Sertogullarindan, Onur Turan
doi: 10.5222/IGH.2020.09719  Sayfalar 129 - 135
Pulmoner aktinomikoz bildirildiğine göre tüm aktinomikoz vakalarının % 15’ini oluşturur ve pulmoner Actinomyces odontolyticus özellikle nadirdir. Aktinomikoz, sıklıkla bağışıklığı baskılanmış durumlarla ilişkilendirilen nadir, kronik granülomatöz bir enfeksiyondur, ancak sağlıklı insanları da etkileyebilir. Burada immünkompetant 33 yaşında bir kadın hastada diş absesine bağlı A. odontolyticus’un neden olduğu bilateral akciğerde yer yer buzlu cam dansitesinde olan nodüllerle karakterize, ayırıcı tanısında metastatik akciğer hastalığı, pandemi döneminde olmamız itibari ile COVID-19 olabileceğini düşündüğümüz, bronkoskobide alınan bronkoalveoler lavaj (BAL) ile tanı koyduğumuz olguyu sunduk.
Pulmonary actinomycosis has been reported to account for 15% of all cases of actinomycosis, and pulmonary Actinomyces odontolyticus is particularly rare. Actinomycosis is a chronic granulomatous infection that often occurs in immunocompromised conditions, but it can also affect healthy people.Here, we present a case in which we diagnosed an immunocompetent 33-year-old female patient with bronchoalveolar lavage (BAL) by bronchoscopy, which is characterized by nodules with ground glass density in bilateral lung caused by A. odontolyticus due to a dental abscess. Bilateral nodular infiltrates made us think of metastatic lung disease; We assessed the patıent in terms of COVID-19 pneumonıa as we are in the perıod of pandemia.

12.
Konu İndeksi
Subject Index

Sayfa E1
Makale Özeti |Tam Metin PDF

13.
Yazar İndeksi
Author Index

Sayfa E2
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale