ISSN: 1300-4115
İzmir Göğüs Hastanesi Dergisi - Göğüs Hastanesi Dergisi: 27 (3)
Cilt: 27  Sayı: 3 - 2013
ORIGINAL ARTICLE
1.
ASTIMLI HASTALARIN YAŞADIKLARI GÜÇLÜKLER
DIFFICULTIES EXPERIENCED BY THE ASTHMATIC PATIENTS
Hicran BEKTAŞ, İlkay KESER, Arzu AKCAN
Sayfalar 145 - 158
Astım prevelansının yüksek olması ve artış göstermesi, morbidite ve mortalitesinin yüksek olması, doğrudan ve dolaylı maliyetleri nedeniyle önemli bir ulusal sağlık önceliğidir. Astım gibi kronik hastalıkların hastaların günlük yaşamları üzerinde büyük etkisi vardır. Bu tanımlayıcı çalışmanın amacı, Türkiye'nin güneyindeki astımlı hastaların yaşadığı güçlükleri saptamaktır. Araştırmanın örneklemini bir üniversitesi hastanesinde tıbbi tedavi gören 105 astım hastası oluşturmuştur. Veriler demografik veri formu ve astım hastalarının fiziksel, psikolojik, sosyal, ekonomik ve tedavi ile ilgili güçlüklerini içeren anket formu ile toplanmıştır. Verilerin analizi SPSS 20.0 kullanılarak yapılmıştır. Astım hastalarının özelliklerini, deneyimlerini ve temel değişkenlere ilişkin yanıtlarını tanımlamak için tanımlayıcı istatistikler kullanılmıştır. Örnekleme alınan astım hastalarının yaş ortalaması 55.68 yıl olup, çoğu hasta kadın (%61.9), evli (%77.1), ev hanımı (%47.6) ve ilkokul mezunudur (%40). Astımlı hastaların yaşadıkları fiziksel güçlükler, nefes darlığı (%85.7), hırıltılı solunum (%82.9), yorgunluk (%82.9), öksürük (%76.2), psikolojik güçlükler, üzüntü (%67.6), kaygı (%64.8), öfke (%59.0), sosyal güçlükler, kapalı / kalabalık yerlere girememe (%65.7), yakınlarını / arkadaşlarını ziyaret edememe (%47.6), ekonomik güçlükler, gelir kaybı (%36.2), pahalı ilaç masraflarını ödeme güçlüğü (%30.5), tedavi ile ilgili güçlükler, astım atağı hakkında yeterli bilgi alamama (%48.5), tedavisi hakkında yeterli bilgi alamama (%32.3) şeklindedir. Bu çalışmadan elde edilen bilgiler, astımlı hastaların fiziksel, psikolojik ve sosyal yönlerini geliştirmek için hemşirelik bakımının bir bütün olarak ele alınması ve sağlık hizmetlerinin bu açıdan yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini göstermektedir. Bu çalışmanın, daha büyük bir örneklem büyüklüğü ile ve Türkiye'nin değişik bölgelerinde değerlendirilmesi önerilmektedir.
Asthma is an important national health priority because of its high and increasing prevalence, high morbidity and mortality and also direct and indirect costs. Chronic diseases like asthma have a great impact on the everyday life of patients. The purpose of this descriptive study was to determine the difficulties experienced by the asthmatic patients in Southern Turkey. The sample was composed of 105 asthma patients who had been receiving medical therapy in an university hospital. Data were collected through a demographic data form and the questionnaire about the asthma patients' physical, psychological, social, economic and treatment-related difficulties. Data analysis was performed using SPSS 20.0 for Windows. Descriptive statistics were used to define the characteristics of the asthma patients' and responses related to the experiences and the main variables. The asthma patients in the sample averaged 55.68 years of age and included most patients who were female (61.9%), married (77.1%), housewife (47.6%) and had completed primary education (40%). Physical difficulties experienced by the asthmatic patients were dyspnea (85.7%), wheezing (82.9%), tiredness (82.9%), cough (76.2%), psychological difficulties were sadness (67.6%), anxiety (64.8%), anger (59.0%), social difficulties were problem of entering to the closed /crowded places (65.7%), problem of visiting to their relatives / friends (47.6%), economical difficulties were loss of income (36.2%), inability to pay for expensive drug charges (30.5%), treatment-related difficulties were problem of receiving enough information about the asthma attack (48.5%), problem of receiving enough information about the treatment (32.3%). The information gathered from this study led us to reevaluate the healthcare services for asthmatic patients to improve physical, psychological, and social aspects of the nursing care as a whole. This study should be further evaluated with a larger sample size, and in different regions in Turkey.

2.
OSMANİYE YÖRESİNDE ALLERJİK SOLUNUM YOLU ŞİKAYETLERİYLE BAŞVURAN HASTALARDA UYGULANAN DERİ PRİCK TEST SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
EVALUATION OF PRICK TEST RESULTS IN PATIENTS WITH RESPIRATORY TRACT ALLERGIC SYMPTOMS IN OSMANİYE DISTRICT
Hakan KOCA
Sayfalar 159 - 164
Çalışmamızın amacı allerjik solunum yolu şikayetleriyle başvuran hastalarda uygulanan deri prick test sonuçlarını retrospektif olarak değerlendirerek yöremizde sık rastlanılan allerjenlerin tespit edilmesidir. Haziran 2011-Mayıs 2012 arasında Osmaniye Özel İbni-Sina Hastanesi Göğüs Hastalıkları polikliniğinde astım, allerjik rinit, astım+allerjik rinit ve diğer allerjik solunum yolu şikayetleri olan hastalara uygulanan deri prick test sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi. Çalışmaya yaş ortalaması 38,1±16 olan 327 (%62) bayan, 200 (%38) erkek toplam 527 hasta alındı. Hastaların 240'ı allerjik rinit, 109'u astım, 50'si astım+allerjik rinit ve 128'i diğer grubundaydı. 373 (%70,8) hastada test sonucu pozitifti. Atopi, astımda %72.4, alerjik rinitte %75.8, astım+alerjik rinitte %78.0 ve diğer grubunda %57.0 olarak saptandı. En sık saptanan allerjenler ev tozu akarı (%45.3), mantar karışımı (%36.2), köpek tüyü (%27.6),zeytin poleni (%26) gıdalardan yer fıstığı (%31) ve kırmızı biberdi (%27,9). Osmaniye yöresinde allerjen duyarlılığı yüksektir. En sık saptanan allerjenler ev tozu akarı (%45.3), mantar karışımı (%36,2), köpek tüyü (%27,6) allerjenleridir. Allerjenlerin dağılımı yörenin coğrafi özellikleriyle uyum göstermektedir.
The aim of our study in patients with respiratory tract allergic symptoms with applied skin prick test is to evaluate the results of our region is to identify common allergens. Skin prick test results of patients with asthma, allergic rhinitis, asthma+allergic rhinitis and other respiratory allergic symptoms at Osmaniye İbni- Sina Hospital Pulmonary Disease outpatient clinics between June 2011 and May 2012. 527 patients (327 female, 200 male) were included in the study and mean age was 38.1±16 years. There were 240 patients with allergic rhinitis, 109 patients with asthma, 50 patients with asthma+ allergic rhinitis and 128 patients with other group. Atopy in asthma, allergic rhinitis, asthma and allergic rhinitis and other group were 72.4%, 75.8%, 78.0%, and 57%, respectively. More frequently seen allergens were house mites (45.3%), mould mix (36.2%), dog hair (27.6%), olive pollen (26%), peanut (31%) and red pepper (27.9%). Atopy in Osmaniye is frequently seen. More frequently seen allergens were house mites (45.3%), mould mix (36.2%), dog hair (27.6%). Geographic features of the region are consistent with the distribution of allergens.

3.
LENFANJİTİS KARSİNOMATOZA TANISI ALAN OLGULARIN ÖZELLİKLERİ
THE FEATURES OF LYMPHANGİTİS CARCİNOMATOSA CASES
Sevda ŞENER CÖMERT, Coşkun DOĞAN, Benan ÇAĞLAYAN, Ali FİDAN, Elif TORUN PARMAKSIZ, Banu SALEPÇİ
Sayfalar 173 - 180
Kanserde intratorasik metastazların %30-40 oranında olduğu ve %6-8'inin de lenfanjitis karsinomatoza (LK) olduğu bilinmektedir. LK olgularında primer tümör ne olursa olsun prognoz kötü ve survi kısadır. LK tanısında altın standart biyopsi materyalinin sitopatolojik incelemesi olmakla beraber, birçok olguda solunum fonksiyonları ve performans durumunun kötü olması nedeniyle klinik ve radyolojik yaklaşımla yetinilmektedir. LK olgularının klinik, radyolojik özelliklerini ve tanı yaklaşımlarını ortaya koymak ve literatür eşliğinde tartışmaktır. 2005-2010 yılları arasında kliniğimizde LK ön tanısı ile yatırılan hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. Sitopatolojik ve/veya klinik/ radyolojik olarak LK final tanısı konulan olgular çalışmaya dahil edildi. Olguların demografik bilgileri, bilinen primer maligniteleri, primer malignitelerinin tanı alma zamanı, klinik ve radyolojik bulguları, solunum fonksiyon testleri, arter kan gazı değerleri, yapılan tanısal işlemler, sitopatolojik tanıları kayıt edildi ve değerlendirildi. Yaş ortalamaları 52.2±14.6 (min:21;max:85) olan, 17 (%54.8) erkek, 14 (%45.2) kadın toplam 31 olgu çalışmaya dahil edildi. Olguların %90.3'ünde dispne, %77.4'ünde öksürük, %54.8'inde kilo kaybı, %16.1'inde ise hemoptizi şikayeti vardı. Akciğer grafilerinde en sık görülen lezyon (21 olgu, %67.7) bilateral, retikülonodüler infiltrasyondu. Olguların tümünün bilgisayarlı toraks tomografisinde interlobüler septal kalınlaşmalar ve retiküler/retikülonodüler infiltrasyonlar mevcuttu. 23 (%74.2) olguda lezyonlar bilateral, 8 (%25.8) olguda ise unilateraldi. Bu lezyonlara 15 (%48.4) olguda multipl mediastinal lenfadenopati, 14 (%45.2) olguda ise plevral sıvı eşlik etmekteydi. Olguların 18 (%58.1)'inin bilinen bir malignite tanısı mevcut iken 13 (%41.9) olgunun malignite öyküsü yoktu. LK için tanı yöntemleri incelendiğinde 19 (%79.2)'una bronkoskopik yöntemler ile [forseps biyopsisi (%29.1), bronş lavajı sitolojisi (%29.1), fırçalama (%66.6), transbronşial biyopsi (%50)], 1(%3.2)'ine balgam sitolojisi ile sitopatolojik tanı konulmuştu. On bir (%35.5) olguda ise LK tanısı klinik/radyolojik olarak konuldu. LK'nın kesin tanısı sitopatolojik olarak konur. LK tanısında bronkoskopik yöntemler oldukça etkindir. Bilinen bir malignite tanısı olsun veya olmasın, progresif nefes darlığı, öksürük, kilo kaybı şikayetleri olan olgularda, radyolojik olarak retikülonodüler infiltrasyonların varlığında LK ayırıcı tanıda akılda tutulmalıdır.Genel durumu bronkoskopiye uygun olamayan olgularda radyolojik ve diğer sitopatolojik tanı yöntemleri kullanılmalıdır.
It is known that intrathoracic metastasis occur in 30-40% of patients with malignant disease and 6- 8% of them was lymphangitis carcinomatosa (LC). Whatever the primary malignancy, in LC patients prognosis is poor and the survey is short. Altough cytopathological examination of biopsy material is gold standart for diagnosis of LC, in many cases due to poor pulmonary functions and performance status clinical and radiological approach is sufficient. To evaluate clinical and radiological features and diagnostic methods of LC patients and to discuss with literature. The records of LC patients, diagnosed between 2005-2010 by clinical, radiological and/or cytoptahological findings, were investigated retrospectively. Demographic findings, primary malignancies, diagnosis time of primary malignancies, clinical and radiological findings, pulmonary function tests, arterial blood gas values, diagnostic procedures and cytotopathologic diagnosis were evaluated. Seventeen (54.8%) male, 14 (45.2%) female, totally 31 cases, with a mean age of 52.2±14.6 (min:21; max:85) years were included. Of the cases 90.3% had dyspnea, 77.4% had cough, 54.8% had weight loss, 16.1% had hemoptysis. Most common (21 cases, 67.7%) chest x-ray finding was bilateral, reticulonodular infiltration. Interlobular septal thickening and reticular/reticulonodular infiltrations were present at computed tomography of thorax of all cases. Lesions were bilateral in 23 (74.2%) and unilateral in 8 (25.8%) cases and were associated with multiple mediastinal lymphadenopathies in 15 (48.4%), pleural effusion in 14 (45.2%) cases. Eighteen (58.1%) of cases had a known primary malignancy while 13 (41.9%) of them had no history of malignancy. The investigation of diagnostic methods of LC cases was revealed that 19 (79.2%) cases were diagnosed cytopathologically by bronchoscopic methods [forceps biopsy (29.1%), bronchial lavage cytology (29.1%), brushing (66.6%), transbronchial biopsy (50%)] and one case by sputum cytology. Eleven (35.5%) cases were diagnosed as LC by clinical/radiological findings. The final diagnosis of LC is established by cytopathologically. Bronchoscopic methods are highly effective in the diagnosis of LC. In the presence of progressive dyspnea, cough, weight lost and reticulonodular infiltrations at radiological examinations wether or not a known primary malignancy is present, LC should be kept in mind in the differantial diagnosis. Radiological and other cytopathological diagnostic methods should be used in cases whose general condition is not suitable for bronchoscopy.

4.
HASTA - HEKİM İLETİŞİMİNDEKİ EKSİKLİK VE HATALARIN ORTAYA KONMASINDA FMEA MODEL ANALİZİNİN KATKISI
THE ASSISTANCE OF FMEA MODEL ANALYSIS IN REVEALING FAILURES AND DEFICIENCIES OF PATIENT-PHYSICIAN COMMUNICATION
Pınar BOL, Gülnur GÜL, Ahmet Emin ERBAYCU
Sayfalar 181 - 191
Günümüzde hasta hekim ilişkisi hasta açısından zor ve karmaşık bir durumdadır. Hasta kendi bilgi ve becerisi olmayan bir konuda vazgeçilemeyecek ertelenemeyecek gereksinimlerini karşılamak durumdadır. İhtiyacı olan hizmeti verecek olan hekim karşısında pasif bir duruma düşmektedir. Bu çalışmada, bir örnek olay üzerinden FMEA (Hata türü etki analizi) kalite geliştirme aracı kullanarak, hasta – hekim ilişkisindeki eksikliklerin ve hataların, hasta açısından varsayımsal etkilerine bakılmıştır. Hasta-hekim iletişimindeki eksiklikler, hastanın evdeki tedavi sürecine uyumunda istenmeyen durumlara yol açabildiği gibi hastanın hastaneye tekrar başvurusunu da artırabilmektedir. Hasta-hekim arasındaki iletişim eksikliğinden hasta güvenliğini tehdit eden önemli sorunlar ortaya çıkabileceği açıkça görülmektedir. Hekimin bilgi ve tecrübesi ne kadar iyi olursa olsun iletişimdeki problemler, hasta bakım kalitesini düşürmektedir. Sağlık hizmetlerinin amacı, hastanın tanı ve tedavi sürecini en az zararla ve en fazla yararla geçirmesini sağlamak ve hasta güvenliğini en üst düzeye çıkarmak ise, hasta- hekim iletişimine verilen önemin daha çok arttırılması gerekmektedir.
Patient-physician communication is nowadays in a difficult and confused matter. The patient has to meet his requirements those may not be cancelled or gave up in a subject that he does not have any information and artifice. So the patient is passive toward a doctor who will serve the health care needed. In the study, the hypothetical effects of errors and deficiencies in patient-physician communication were analysed using FMEA (Failure modes and effects analysis) in a sample event. It is clear that major problems which threat the patient safety may occur because of the deficiencies patient-physician communication. The problems in communication decrease the quality of patient care regardless of the doctor's knowledge and skill. If the purpose of the health services is to serve the patient with minimum impairment and maximum efficacy along the process of diagnosis and treatment and to have patient safety in high degree, the priority has to be increased for the patient-physician communication.

ORIJINAL ARAŞTIRMA
5.
HAKKARİ’DE PRİK TESTİ SONUÇLARIMIZ
RESULTS OF PRICK TEST IN HAKKARI
Şerife Torun, Onur Özlem Köse
Sayfalar 193 - 197
Hakkari bölgesinde, astım semptomları ve/veya allerjik rinit semptomları ile polikliniğimize başvu-ran hastalarda prik testi ile saptanan allerjenlerin dağılımını tespit etmek ve bu allerjenlerin cinsiyet, yaş, sigara içimi ve alerjik yakınmalar ile ilişkisini ortaya koymak, ayrıca bölgede ilk kez yapılan bu çalışma ile bölgenin allerji haritasının oluşturulma-sına yönelik çalışmalara katkıda bulunmak. Hakkari Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Polik-liniğine Nisan 2009-Aralık 2009 tarihleri arasında astım semptomları ve/veya allerjik rinit semptom-ları ile başvuran 283 hastaya prik testi uygulandı. Prik testi pozitif olan 125 hastanın (%44) %64,1'i (n=81) kadın, %35,2'si (n=44) erkekti. Ortalama yaş 33.6 (yaş sınırları; 13 - 82) idi. Hastaların top-lamda %40,8'i (n= 51) sigara içiyordu. Sigara içimi kadınlarda %34.6 (n=28), erkeklerde ise %52.3 (n=23) oranlarında tespit edildi. Tek ve birden fazla allerjene karşı duyarlılığı olanların oranları sırasıyla; %25,6 (n=32) ve %74,4 (n=93) idi. En sık % 72,0 oranı ile Dermathophagoides farinea (D. farinea) duyarlılığı tespit edilirken, sıklık sırasına göre diğerleri Dermathophagoides pteronyssinus (D. pteronyssinus) (%51,2), Blatella germanica (B.germanica) (%45,6), Weed mix (yabani ot karı-şımı) (%36.2), Trees mix (Ağaç karışımı) (%32.8) ve Grass mix (Çayır karışımı) (%31,2) duyarlılıkları belirlendi. Hakkari bölgesinde astım semptomları ve/veya allerjik rinit semptomları ile başvuran hastaların %44' ünde prik testi pozitifliği vardı ve en sık du-yarlılığın ev tozu akarlarına karşı olduğu saptandı.
The aim of this study is to determine the distribution of allergens detected with prick test in the patients who applied to our polyclinic with asthma symptoms and/or allergic rhinitis symptoms in Hakkari province and to reveal the relation of these allergens with age, smoking and allergic complaints. Besides, the aim of this study which is conducted for the first time in the area is to contribute to the efforts to draw of allergic map of the area. Prick test was applied to 283 patients who applied to Chest Diseases Polyclinics at Hakkari State Hospital between April 2009 and December 2009 with asthma symptoms and/or allergic rhinitis symptoms. Of 125 patients (44%) whose prick tests were positive 64,1% (n=81) was female and 35,2% (n=44) was male. Average age was 33.6 (age ranged between 13- 82). 40,8% of the patients were smokers. While 34.6% (n=28) of women were smokers, 52.3% (n=23) of men were smokers. The percentages of those who were sensitive to one or more than one allergens were 25,6% (n=32) and 74,4% (n=93), respectively. Sensitiveness to Dermathophagoides farinea (D. farinea) was the most common with 72,0%, which is followed by sensitiveness to Dermathophagoides pteronyssinus (D. pteronyssinus) (51,2%), Blatella germanica (B.germanica) (45,6%), Weed mix (36.2%), Trees mix (32.8%) and Grass mix (31,2%). 44% of the patients who applied with symptoms of asthma and/or allergic rhinitis in Hakkari area had positive prick tests results and the most common sensitiveness was to house dust mites.

ORIGINAL ARTICLE
6.
ENTERİK KİST: NADİR BİR MEDİASTEN PATOLOJİSİ
ENTERIC CYST: A RARE MEDIASTINAL PATHOLOGY
Funda Cansun YAKUT, Ahmet ÜÇVET, Esra YAMANSAVCI ŞİRZAİ, Banu YOLDAŞ, Soner GÜRSOY, Nur YÜCEL
Sayfalar 199 - 202
Mediastenin enterik kisti, “primitif foregut” tan kaynaklanan konjenital bir lezyondur. Sıklıkla diğer konjenital anomaliler eşlik eder. En sık yerleşim yeri sağ posterior mediasten olup hem benign hem de malign lezyonları taklit edebildiklerinden ayırıcı tanısı zordur. Çocuklarda semptomatik olabildiği halde erişkinlerde çoğunlukla başka bir nedenle yapılan tetkikler sırasında tespit edilir. Teşhiste toraks bilgisayarlı tomografisi ve son zamanlarda endoskopik ultrasonografi değerlidir. Ancak kesin tanı ve tedavisi cerrahi ile yapılabilir. Nükslerin önlenmesi için, gerek torakoskopi gerekse torakotomi ile tedavi edilebilen, enterik kistlerde tam rezeksiyon önemlidir. Bu çalışmada biri sırt ağrısı nedeniyle tetkik edilirken, diğeri insidental olarak saptanıp, operatif tanısı enterik kist gelen 2 olgu literatür eşliğinde sunuldu.
Mediastinal enteric cyst is a congenital lesion, originating from "primitive foregut". It is often accompanied by other congenital diseases. The most common location is the right posterior mediastinum and the differential diagnosis is difficult because they can imitate both benign and malignant lesions. Although it might be symptomatic in children, it is frequently asymptomatic and detected incidentally in adults. Computed tomography of the chest and lately, endoscopic ultrasonography are valuable for diagnosis. But definitive diagnosis and treatment is possible with surgery. Enteric cysts can be treated with thoracoscopy or thoracotomy and complete resection is important for the prevention of recurrences. In this study 2 patients -of one detected during a search for his back pain, the other incidentally and were diagnosed as enteric cyst via surgery- are presented with the literature.

7.
DOĞUMSAL LOBER AMFİZEM: BİR OLGUNUN SUNUMU
CONGENITAL LOBAR EMPHYSEMA: A CASE REPORT
Serpil SANCAR, Mete KAYA
Sayfalar 203 - 207
Doğumsal lober amfizem, akciğerin bir veya birkaç lobunun aşırı havalanması ile karakterize, genellikle bebeklik döneminde solunum sıkıntısı ile bulgu veren nadir durumdur. Direkt akciğer grafisi genellikle çok yardımcıdır ve etkilenen lobda havalanma artışı, buna bağlı komşu lobların baskılanması, karşı tarafa mediastinal şift, aynı taraf diyafragmanın düzleşmesi ve etkilenen tarafta kot aralarının genişlemesi şeklinde görülebilir. Doğumsal lober amfizem, cerrahi bir hastalık olarak kabul edilir ve tüm semptomatik olguların lobektomi ile tedavi edilmesi önerilmektedir. Ayırıcı tanıda dev büllöz amfizem, diğer doğumsal akciğer malformasyonları, pnomotoraks ve yabancı cisim aspirasyonu gibi birçok doğumsal ve edinsel hastalık düşünülmelidir. Bu sunuda, solunum sıkıntısı ile başvuran ve lobektomi ile başarılı bir şekilde tedavi edilen 11 aylık bir bebekte doğumsal lober amfizem olgusunu sunmayı amaçladık.
Congenital lobar emphysema is rare disease, characterized by hyperinflation of the one or several lobes of the lungs, and usually presents in infancy with respiratory distress. Chest X-ray is usually very helpful, and many of signs can be seen such as hyperinflation, suppression of adjacent lobes, mediastinal shift to the opposite side and the flattening of the diaphragm can be seen on the affected side. Congenital lobar emphysema is considered to be a surgical disease and recommended a lobectomy in all symptomatic patients. Differential diagnosis of giant bullous emphysema, other congenital malformations of the lung, pneumothorax, and many congenital and acquired diseases, such as foreign body aspiration should be considered. Herein, we aimed to present a case of congenital lobar emphysema in a 11 months old infant who presented respiratory distress and successfully treated by lobectomy.

8.
MULTİPL NODÜLLERLE SEYREDEN, AKCİĞER METASTAZINI TAKLİT EDEN ANCA(+) KOLLAJEN DOKU HASTALIĞI: OLGU SUNUMU
ANCA (+) COLLAGEN TİSSUE DİSEASE CHARACTERİZED BY MULTİPLE PULMONARY NODULES IMİTATİNG LUNG CANCER: CASE REPORT
Reyhan GÜMÜŞBURUN, Ceyda ANAR, Fadıl Murat GÜMÜŞBURUN, Tuba İNAL, Erdem YALÇINKAYA, Derya KOCAKUŞAK, İpek ÜNSAL, Zekiye AYDOĞDU, Hüseyin HALİLÇOLAR
Sayfalar 209 - 213
Multipl pulmoner nodüller, bir yada iki akciğerde sağlam akciğer dokusuyla çevrelenmiş, iyi sınırlı, birden çok, değişik şekillerde olabilen lezyonlardır. Multipl pulmoner nodüller genellikle metastatik oluşumlardır. Bir senedir devam eden kuru öksürük, halsizlik yakınmaları ile başvuran 46 yaşındaki bayan hastanın toraks bilgisayarlı tomografisinde (BT), bilateral parenkimde multipl nodüller izlendi. Metastatik akciğer hastalığı düşünülen hastada toraks dışı malignite açısından PET-BT istendi. Tanı amaçlı yapılan BT eşliğinde transtorasik ince iğne aspirasyon biyopsisinin sitolojik incelemesinin benign gelmesi üzerine hastaya video yardımlı torakoskopik cerrahi (VATS) uygulandı. Nodüllerin histopatolojik inceleme sonucu granulomatöz anjitis olarak değerlendirildi. Gönderilen romatolojik markırlardan P-ANCA ve ANA pozitif olması üzerine romatoloji ile konsülte edildi ve ANCA (+) kollajen doku hastalığı tanısı konuldu. Siklofosfamid ve steroid tedavisi verilerek akciğer nodüllerinde regresyon izlenen hasta literatür eşliğinde sunuldu.
Multiple pulmonary nodules are lesions that can be multiple, well-defined, in different forms and surrounded by a healthy lung tissue at one or two lungs. Multiple pulmonary nodules are usually metastatic growths. At bilateral parenchyma multiple nodules are viewed on the chest computed tomography (CT) of 46-year-old female patient who had the complaints of fatigue, dry cough during one year. Patients that is considered with metastatic lung disease, was asked PET-CT for the extrathoracic malignancy. When for diagnose, cytological examination of the CT-guided transthoracic fine needle aspiration biopsy was negative, video-assisted thoracoscopic surgery (VATS) was performed. Granulomatous angitis were evaluated as a result of nodules histopathological examination. When P-ANCA and ANA of the sending rheumatologic markers was positive, the patient was consulted with rheumatology and ANCA (+) connective tissue disease were diagnosed. The patient who was seen regression patient's lung nodules with cyclophosphamide and steroid treatment, is presented with literature.

9.
AKCİĞERİN PRİMER “LENFOEPİTELYOMA-BENZERİ KARSİNOMA” OLGUSU
PRIMARY LYMPHOEPITHELIOMA-LIKE CARCINOMA OF THE LUNG
Serpil SEVİNÇ, Onur AKÇAY, Şaban ÜNSAL, Şeyda ÖRS KAYA, Nur YÜCEL
Sayfalar 215 - 218
Lenfoepitelyoma-benzeri karsinoma (LEBK) genellikle nasofaringeal bölgenin primer tümörüdür. Akciğerin primer LEBK'sı nadirdir. Akciğer grafisinde soliter pulmoner nodül saptanan 41 yaşındaki bayan olguda yapılan incelemeler sonucu primer akciğer malignitesi ön tanısı ile küratif cerrahi rezeksiyon uygulandı. Lezyonun histopatolojik tanısı LELBK olarak rapor edildi. EBV-EA ve EBV VCA IgG pozitif idi. Primer akciğer LEBK nedeni ile sol üst lobektomi uyguladığımız olgu literatür bilgileri eşliğinde sunulmuştur.
Lymphoepithelioma-like carcinoma (LELC), best known to occur in the nasopharynx. Primary LELC of the lung is very rare. Curative surgical resection was performed in a 41-year-old woman with prediagnosis of primary lung malignancy who had been referred with solitary pulmonary nodule. The histopathological diagnosis was lymphoepithelioma-like carcinoma of the lung. Immunohistochemical analysis was positive for Epstein-Barr virus (EBV-EA and EBV VCA IgG was positive). We presented the case with the literature data who had gone left upper lobectomy for primary lung LELC.

10.
DERİ TÜBERKÜLOZU: İKİ OLGU SUNUMU
CUTANEOUS TUBERCULOSIS:TWO CASES REPORT
Özlem Saniye İÇMELİ, Hatice TÜRKER, Merve ÇİFTÇİ, Baran GÜNDOĞUŞ, Feyyaz KABADAYI, Mukaddes KAVALA
Sayfalar 219 - 223
Tüberküloz gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sağlık problem olmaya devam etmektedir. Akciğer dışında birçok çok organı tutabilir. Lupus vulgaris akciğer dışı tüberküloz formlarından biridir ve nadiren görülür. Lupus vulgaris orta immunite ve tüberkülin hassasiyet derecesi yüksek olan kişilerde görülen kronik, postprimer, bakteri sayısının az olduğu bir deri tüberkülozudur. Lenfatik yayılım, direkt inokülasyon veya komşu organdan direkt yayılım sonucu gelişebilir. Nadiren, iltihaplı bir odaktan hematojen yayılım sonucu oluşabilir. Baş ve boyun sıklıkla tutulan alanlardır. Baş ve boyun bölgesinden sonra kollar ve bacaklar tutulum görülen diğer alanlardır. Lezyon genellikle küçük kırmızımsı kahverengi nodül olarak başlar ve giderek genişler ve infiltrasyon gelişir. İki lupus vulgaris tanılı olgumuzu tartışmak istedik.
Tuberculosis is still a major health problem in developing countries. Tuberculosis may involve most organs other than the lung. Lupus vulgaris is a rare form of extrapulmonary tuberculosis. Lupus vulgaris is chronic, postprimary, paucibacillary cutaneous tuberculosis found in individuals with moderate immunity and high degree of tuberculin sensitivity. It develops as a result of direct inoculation, direct extension from an underlying organ or by lymphatic spread. Rarely, it can occur as a result of haematogenous spread from an infective focus. The common sites of involvement are head and neck followed by arms and legs. The lesion is usually single and starts as a tiny reddishbrown nodule, which later becomes raised and infiltrated. We report two cases of lupus vulgaris.

LookUs & Online Makale