ISSN: 1300-4115
İzmir Göğüs Hastanesi Dergisi - Göğüs Hastanesi Dergisi: 25 (1)
Cilt: 25  Sayı: 1 - 2011
ORIGINAL ARTICLE
1.
BURSA'DA SİGARA İÇİMİ VE NİKOTİN BAĞIMLILIĞI İLE İLİŞKİLİ FAKTÖRLER
THE FACTORS RELATED TO HABIT OF SMOKING CIGARETTE AND ADDICTION OF NICOTINE IN BURSA
Hayrettin GÖÇMEN, Nazan NALCI SAVAŞ, İbrahim OCAK, Esma CEYLAN, Ahmet URSAVAŞ, Mehmet KARADAĞ, Funda COŞKUN, Eda DURMUŞ, Oktay GÖZÜ
Sayfalar 1 - 8
Sigara öne mli bir sağlık sorunudur. Sağlık Bakanlığı verilerine göre erişkin nüfusumuzun 1/3'ü sigara içmektedir.Çalışmamızda, Bursa'da sigara içme yaygınlığı ve nikotin bağımlılık durumu ile ilişkili olabilecek demografik verileri araştırmayı amaçladık. KOAH günü etkinliklerinde Bursa'da bir alışveriş merkezinde gönüllülerden, sigara ve fagerstrom nikotin bağımlılık durumlarını belirlemek için anket formunu doldurması istendi. Katılımcıların demografik verileri, meslek, ekonomik ve eğitim durumları kaydedilerek değerlendirildi. Çalışmada 298 gönüllü (%62.7 erkek, %38.3 kadın, ortalama yaş 44.9±3.3 yıl) değerlendirildi. Olguların %61.7'si sigara içmekteydi. (Erkeklerin %73.4'ü, kadınların %41.4'ü). Sigara içme oranı erkeklerde anlamlı derecede yüksekti. Sigara içenlerin ortalama fagerstrom skoru 3.6±2.3 idi. Sigara içme süresi, sigara paket yılı ile fagerstrom skoru arasında ilişki yoktu. Serbest meslek grubunda sigara içimi diğer meslek gruplarına oranla anlamlı derecede yüksekti. Sigara içenlerin %29.9'u uzun sigara içmekteydi. Uzun sigara içenler (yaş ortalaması 47.1±2.0 yıl), kısa sigara içenlere (yaş ortalaması 42.0±1.4) oranla anlamlı derecede yaşlıydı. Uzun sigara içenlerin ortalama sigara içme (p=0.025) ve paket yılı (p=0.006) kısa sigara içen gruba oranla anlamlı derecede yüksekti. Toplumumuzda erkeklerde ve serbest meslek grubunda sigara içme oranı yüksektir. İçilen sigara miktarı, nikotin bağımlılığı ile korele olmayabilir. Uzun sigara içimi ileri yaş grubu, daha fazla sigara içim yılı ve paket yılı ile ilişkilidir.
Smoking cigarette is an important health problem in Turkey. Everyone of three adults smokes according to the data of The Ministry of Health. In our study, we aimed to evaluate smoking and nicotine addiction status and related demographic factors in Bursa's public. Were asked from participants to fill a questionnaire including their smoking and demographic status, in COPD day at a mall in Bursa. Their datas were recorded and evaluated. In this study were evaluated 298 participants (111 female, 187 male) with a mean age of 44.9±3.3 years. 61.7% of the participants was smoking (73.4% of the male and 41.4% of the female). The rate of smoking was significantly higher in male (p<0.001). Mean Fagerstrom nicotine addiction score was 3.6±2.3. Fagerstrom nicotine addiction score was not correlated with smoking years and mean packet years (p>0.05). In self employed persons, smoking was significantly higher than other job groups (p<0.05). 29.9% of the smokers were consuming long cigarettes. Of the long cigarettes smokers mean age was 47.1±2.0 years and they were significantly older than short cigarette smokers (42.0±1.4 years) (p<0.045). Mean smoking years (p=0.025) and mean packet years (p=0.006) were significantly higher in the long cigarette smokers. Smoking is rather widespread, especially among the men and the self employed persons. The amounts of smoked cigarettes may not be related with Fagerstrom Nicotin Addiction Scores. Long cigarette smoking is related with more smoking and more packet years.

2.
2008-2009 YILLARINDA DİCLE ÜNİVERSİTESİ HASTANESİNDE TÜBERKÜLOZ TANISI ALAN HASTALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
THE EVALUATION OF PATIENTS DIAGNOSED WITH TUBERCULOSIS IN DICLE UNIVERSITY HOSPITAL BETWEEN 2008-2009 YEARS
Serdar POLAT, Abdurrahman ABAKAY, Recep IŞIK
Sayfalar 9 - 20
Bu çalışmada Dicle Üniversitesi Hastanesinde 2008-2009 yıllarında tüberküloz (TB) tanısı alan olguların demografik ve klinik özellikleri, bildirim oranı, hastaların illere göre dağılımı ve diğer özellikleri retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Tüberküloz tanısı alan toplam 413 olgu çalışmaya alındı. Olguların %46.5'i erkek, %53.5'i kadın idi. Olguların %46.3'ü akciğer TB, %53.3'ü akciğer dışı tüberküloz (ADTB) tanısı almıştı. Kadınlarda ADTB'u görülme oranı erkeklerden daha yüksekti (p<0.05). Toplam 220 ADTB olgusunun %50'sinin plevra ve lenf nodu TB olduğu görüldü. Çalışmamızda akciğer TB tanısı alan olgularda yayma pozitiflik oranı %69.5 saptandı. Tüm olguların %37'sine mikrobiyolojik, %32.2'sine histopatolojik, %30.8'ine de klinik-radyolojik olarak TB tanısı konulmuştu. Olguların %51.6'sına hastanemiz Göğüs Hastalıkları Kliniğinde tanı konulmuştu. Olguların %53.3'nün Diyarbakır dışındaki illerden geldikleri ve ortalama 15 gün yatırılarak tedavi edildikleri saptandı. Bildirim oranının sadece sözlü olarak %25.7 olduğu saptandı. Bildirimlerin hepsinin sadece Göğüs Hastalıkları Kliniği'nce yapıldığı ifade edildi. Ulusal TB kontrol programının başarılı olabilmesi için, kurumlar arası koordinasyonun ve işbirliğinin arttırılması, toplumda TB ile ilgili duyarlılığın oluşturulması için eğitim programları ve bilgilendirme toplantılarının yaygınlaştırılması gerekmektedir.
In t his study, it was aimed to retrospectively evaluate demographic and clinical characteristics, rate of notification, and distribution of patients by provinces and other characteristics of the patients diagnosed with tuberculosis (TB) in the Dicle University Hospital between 2008-2009 years. A total of 413 cases diagnosed with TB were included into the study. It was established that 46.7% of the cases were males, 53.5% of the cases were females, and that 46.7% had pulmonary TB, 53.3% had extra pulmonary tuberculosis (EPTB). The prevalence of EPTB was observed to be statistically higher in females with respect to males (p<0.005). Of totally 220 cases with EPTB, 50% was seen to have pleural and lymph node TB. In the cases with pulmonary TB (PTB) in our study, the rate of smear positive was determined to be 69.5 per cent. We also found that the diagnosis was made microscopically on 37%, histopatho-logically on 32.2% and clinically- radiologically on 30.8% of all cases. It was seen that 51.6% of the cases were diagnosed in the Chest Diseases Clinic of our hospital. It was also established that 53.3% had come from other provinces outside of Diyarbakir and had been hospitalized for 15 days and treated. Despite all goodwill, efforts to cooperate and official applications, the rate of information has remained at 25.7%, which was only orally. In conclusion, in order that the National TB Control Programme could be successful, it is necessary to enhance the cooperation between the institutions and to hold more education programmes and more TB information meeting for more public awareness regarding TB.

3.
KOAH'LI HASTALARDA GASTROOZAFAGİAL REFLÜ HASTALIĞI SIKLIĞININ SİNTİGRAFİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ
THE EVALUATION OF THE FREQUENCY OF GASTROESOPHAGEAL REFLUX DISEASE BY SCINTIGRAPHY IN PATIENTS WITH COPD
Ercan ÇİL, Işıl KARASU, Ayşe ÖZSÖZ, Engin ÖZBİLEK, Hakan KOPARAL, Ahmet Emin ERBAYCU
Sayfalar 27 - 33
Gastroözafagial reflü (GÖR) hastalığı kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) kliniğini ve semptomatolojiyi etkileyen bir eş zamanlı hastalıktır. Bu çalışmada KOAH'lı hastalarda GÖR hastalığı sıklığını GÖR sintigrafisi ile araştırmak ve solunum fonksiyonları ile ilişkisini ortaya koymak amaçlanmıştır. Çalışma grubuna KOAH, akut alevlenme ve solunum yetmezliği bulunan hastalar, kontrol grubuna kronik solunumsal hastalığı olmayan, GÖR ile uyumlu semptomları olan hastalar alındı. Hastaların semptomları, spirometri ve gastroözafagial reflü sintigrafisi sonuçları kaydedildi. Çalışma grubuna 85, kontrol grubuna 27 hasta alındı. Gastroözafagial reflü ile ilişkili semptomu olan KOAH'lı hastalarda FEV1 değerleri (%28.6) daha düşük idi. Sintigrafi KOAH grubunda %4.7 hastada pozitif iken, kontrol grubunda pozitiflik saptanmadı. KOAH akut alevlenmesi ve solu num yetmezliğinde GÖR sintigrafisi ile ortaya konulan GÖR prevalansı GÖR semptomları olan hastalara göre daha fazla değildir. Gastroözafagial reflü, akut alevlenme ve solunum yetmezliği tablosundaki KOAH'lı hastalarda bir risk faktörü olarak bulunmamıştır.
Gastroesophageal reflux (GER) disease is a concomitant disease that affect the clinical situation and symptomatology in chronic obstructive pulmonary disease (COPD). In this study it was aimed to reveal the frequency of GER disease using GER scintigraphy and mark the relation with respiratory functions. In COPD group, there were patients with COPD, acute exacerbation and respiratory failure, where control group contained patients having symptoms related GER without any chronic respiratory diseases. Symptoms, results of spirometry and GER scintigraphy were assessed. There were 85 patients in COPD group and 27 in control group. FEV1 was lower (28.6%) in COPD patients those with symptoms related with GER. Scintigraphy was positive in 4.7% of COPD patients while there was no positive result in control group. The prevalance of GER diagnosed with GER scintigraphy is not higher in COPD plus acute exacerbation and respiratory failure than those having GER symptoms. Gastroesophageal reflux is not a risk factor in patients with COPD with acute exacerbation and respiratory failure.

4.
KLOR GAZI İNHALASYONLU OLGULARIMIZ
OUR CASES WITH CHLORINE GAS INHALATION
Ardanur KARADAL, Levent ÖZDEMIR, Burcu ÖZDEMIR, Feride KARACAER
Sayfalar 35 - 39
Acil servise klor gazı inhalasyonu na maruziyet sonrası gelen hastaların şikayetleri, klinik-laboratuvar bulguları ve tedavileri değerlendirildi. Ekim 2010'da Dörtyol Devlet Hastanesi acil servisine fabrikada klor tankı bakımı sırasında ortama yayılan klor gazına maruz kalan 8 hastanın şikayetleri, fizik muayene bulguları, arter kan gazları, akciğer grafileri ve uygulanan tedaviler prospektif olarak değerlendirildi. Yaş ortalaması 26.5±4.9 olan 6'sı erkek 8 hastanın 5'i gözlem sonrası taburcu edilirken, 3 hasta yoğun bakımda gözleme alınarak takip ve tedavi edildi. Başvuru sırasında tüm olgularda öksürük, 4 olguda nefes darlığı, hırıltı ve göğüs ağrısı, 2 olguda gözde ve boğazda yanma hissi, 1 olguda da başağnsı mevcuttu. Olguların ortalama sistolik arter basıncı değeri 108.3±16.3 mm-Hg, diastolik arter basıncı değeri ise 64.6±8.9 mm-Hg idi. Ortalama nabız 76.5±18.5/dk olarak bulundu. Dakika solunum sayısı: 19±4.2 idi. Arteriyel kan gazı değerleri PH: 7.40, PO2: 85.1 ±22.4, PCO2: 33.1 ±3.3, HCO3: 20.8±2.9, Sat%O2: 95.3±3.7, A-a gradient: 25.7±14.3 idi. Solunum sistemi oskültasyonunda, 4 olguda ronküs-ekspiryumda uzama mevcuttu. Hastaların akciğer grafilerinde patoloji saptanmadı. Hastaların 4'üne oksijen ve steroid, 4'üne oksijen, steroid, bronkodilatatör tedavisi verildi. Klinik takibinde 1 hastada reaktif havayolu disfonksiyonu (RADS) geliştiği saptandı. Klor gazı inhalasyonu sık gözlenmekle birlikte solunum yollarında hafif düzeyde etkilenme yaratacağı gibi, daha şiddetli maruziyetlerde RADS gelişimine de neden olabilir.
We determined the complaints, clinical and laboratory results and therapy of cases of chlorine gas inhalation in emergency department. 8 Chlorine gas inhalation cases who exposured to chlorine gas in factory tank care, admitted to Dörtyol Goverment Hospital emergency department october 2010 were evaluted prospectively, complaints, phsical examination signs, arterial blood gases, lung-X ray results and treatment modolities were evaluted. Mean age of the cases was 26.5±4.9, 6 of cases were men. 5 cases were discharged after observation. 3 cases were observed and treated in intensity care service. There was coughing in all cases, dsypne wheezing and chest pain in 4 cases, burning sensation in the throat and eye in 2 cases, headache in 1 case. Mean systolic arterial pressure of case was 108.3±16.3 mm-Hg, mean diastolic arterial pressure was ise 64.6±8.9 mm- Hg, mean pulse rate was 76.5±18.5/minutes, minute respiratory rate was 19±4.2, Arterial blood gases results were PH:7,40, PO2: 85.1± 22.4, PCO2: 33.1±3.3, HCO3: 20.8±2.9, Sat%O2: 95.3±3.7, A-a gradient: 25.7±14.3. Ronchus and long expiration time was determined in 4 cases, lung-X ray of case were normal, 4 case were treated by oxygen and steroid, 4 cases were treated by oxygen, steroid and bronchodilatator. RADS was estabilished in 1 case. Chlorine gas inhalation can seen common and may affect the airways mildly or way case more severe clinical outcames as RADS.

5.
MULTİPL AKCİĞER. METASTAZINI TAKLİT EDEN PULMONER WEGENER GRANÜLOMATOZU: OLGU SUNUMU
PULMONARY WEGENER GRANULOMATOSIS MIMICKING MULTIPLE LUNG METASTASIS: CASE REPORT
Onur AKÇAY, Özgür SAMANCILAR, Kenan can CEYLAN, Filiz GÜLDAVAL, Sülün ERMETE, Şeyda ÖRS KAYA
Sayfalar 41 - 45
Wegener granülomat ozu, özellikle üst solunum yolu, akciğer ve böbrekleri tutan nekrotizan granülomatoz vaskülitle tanımlanan bir hastalıktır. Sınırlı ve yaygın olmak üzere iki tipi vardır. Sınırlı tipte böbrek tutulumu ve sistemik vaskülit bulguları yoktur ve prognozu daha iyidir. Görüntüleme yöntemlerinde genellikle kavitasyonla kendini gösterir. Nefes darlığı ve göğüs ağrısı şikayetleri ile kliniğimize başvuran 42 yaşındaki kadın hastanın, toraks bilgisayarlı tomografisinde sol akciğerde iki adet nodül saptandı ve metastatik akciğer hastalığı ön tanısı ile çekilen pozitron emisyon tomografisinde lezyonlarda malignite ile uyumlu artmış FDG tutulumu izlendi. Tanısal amaçlı operasyon uygulandı ve nodüllerin histopatolojik inceleme sonucu Wegener granülomatozu olarak değerlendirildi. Olgumuz wegener granülomatozunun nodüler formunun nadir görülmesi nedeni ile literatür eşliğinde sunuldu.
Wegener granulomatosis is a necrotising granulomatous vasculitic disease that especially involves upper respiratory tract, lung and kidney. Patients were categorized as having severe or limited disease. No kidney involvement and systemic vasculitis are present in limited disease prognosis is better. It is usually characterized with cavitation in imaging modalities. A 42-years-old female patient that presented with dsypnea and chest pain, having two nodules in left lung in thoracic computerized tomoghraphy, with an FDG uptake consistent with malignancy by positron emission tomography. Exploratory thoracotomy is applied and the patient is diagnosed with wegener granulomatosis in histopatological evaluation. Our case is presented for the nodular form of this disease is quite rare with the review of the literature.

6.
SOLUNUM YETMEZLİĞİ İLE SEYREDEN PANDEMİK İNFLUENZA A/H1N1: OLGU SUNUMU
INFLUENZA A/H1N1 WITH RESPIRATORY FAILURE: CASE REPORT
Gökhan PERİNCEK, Bülent ÖZBAY, Kemal AVŞAR
Sayfalar 47 - 50
Pandemik influenza A (H1N1) virüsü insanlarda genel olarak; ateş, öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı, titreme ve halsizliğe neden olmaktadır. Virüs nadir olarak da solunum yetmezliğine neden olur. 15 yaşında erkek hasta burun akıntısı, kırgınlık, halsizlik şikayetiyle acil servisimize başvurdu. Hastanın çekilen akciğer grafisinde sağ orta alt, sol alt zonda alveolar konsolidasyon saptanması üzerine, influenza A/H1N1'e bağlı viral pnömoni ön tanısıyla servisimize yatırıldı. Nonspesifik antibiyotik tedavisi ve antiviral tedavi başlandı. Hasta, takibinin 4. gününde genel durumunda bozulma olması, taşipne ve dispnesinin artması üzerine entübe edilerek mekanik ventilatöre bağlandı. Mekanik ventilatörde takibinin 4. gününde ekstübe edildi. Hasta halen takibimizde olup ek şikayeti bulunmamaktadır.
Pandemic influenza A (H1N1) virus usually causes fever, cough, sorethroat, headache, tremble and weakness. Virus rarely causes respiratory failure. A 15 year-old-man patient was admitted to emergency service with complaints of weakness and nose running. After an alveolar consolidation detection taken X-ray on the right middle zone and left lower zone, he was admitted to our service with preliminary diagnosis of viral pneumonia with H1N1. Nonspecific antibiotic and antiviral therapy was started. Because of disruption in the patient's general condition on 4th day and increase on dyspnoea and tachypnea, he was intubated and ventilated. He is still in our follow-up with no extra complaint.

7.
GEMSİTABİN'E BAĞLI KUTANOZ TOKSİSİTE GELİŞEN KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERİ
NON SMALL CELL LUNG CARCINOMA WITH GEMCITABINE INDUCED CUTANEOUS TOXICITY
Davut AYDIN, Muzaffer SARIAYDIN, Meftun ÜNSAL
Sayfalar 51 - 55
Gemsitabin kısmen iyi tolere edilebilen; küçük hücreli dışı akciğer karsinomu, meme, over, pankreas ve baş boyun kanserlerinde yaygın kullanım alanı kazanmış bir ilaçtır. Kemik iliği süpresyonu, bulantı, kusma benzeri semptomlar, alerjik reaksiyonlar gibi sistemik yan etkilerinin yanında yaygın olarak dermatolojik toksisiteler de görülebilir. Alopesi, raş, makülopapüler erüpsiyonlar ve diğer nadir görülen lezyonlar gemsitabin tedavisi sürecinde görülebilmektedir. Çalışmamızda evre 4 akciğer adenokarsinomu tanısıyla, ilk kez gemsitabin içeren ikili kemoterapi aldıktan sonra tüm vücudunda yaygın makülopapüler özellikte döküntüler ortaya çıkan 49 yaşındaki erkek hasta ele alınmıştır.
Gemcitabine is considerably well tolerated agent, that is often used for; non small cell lung carcinoma, breast, over, pancreas and head-neck malignancies. It's likely to have dermatologyical reactions, furthermore it has systemic side effects like pancytopenia, nausea, vomitting, flu-like symptoms and allergic reactions. Alopecia, maculopapullar eruptions, erytematous lesions and other derma- tologycal toxicities can occur during gemcitabine treatment. In our study we investigated a fourty nine year old patient with stage 4 lung adeno- carcinoma, that had diffus maculopapullar lesions after his first time combine chemoterapy with gemcitabine.

8.
PULMONER ARTERİYOVENOZ MALFORMASYON: İKİ OLGU NEDENİ İLE
PULMONARY ARTERIOVENOUS MALFORMATION: TWO CASE REPORTS
Melih BÜYÜKŞİRİN, Emine KARARMAZ, Filiz GÜLDAVAL, Bahri GÜMÜŞ, Eylem YAŞAR
Sayfalar 57 - 62
Pulmoner arteriovenöz malform asyonlar (PAVM); akciğerin nadir görülen damar anomalileridir. Hastalar genellikle semptomsuzdur. Ancak, sağdan sola şanta neden olup, nefes darlığına yol açabilir ya da kanama sonucu hemoptizi ve hemotoraksa sebep olabilirler. AVM'lerin %70'den fazlası konjenitaldir ve olguların büyük çoğunluğu Rendu-Osler- Weber sendromu ya da herediter hemorajik telenjiektazi (HHT) olarak bilinen otozomal dominant geçişli patoloji ile birlikte görülmektedir. Hastanemize başvuran iki olgunun çekilen posterior anterior (PA) akciğer grafisi ve toraks bilgisayarlı tomografisinde (BT) kitlesel görünüm olması üzerine ileri tetkik yapıldı ve PAVM saptandı. Nadir görülmesi ve akciğer tümörü ayırıcı tanısında yer alması nedeni ile litaratür bilgileri gözden geçirilerek sunuldu.
Pulmonary arterivenous malformation are rare vascular abnormalities of the lung. Altough most patients are asymptomatic, AVM's can cause right to left shunt and this can lead dyspnea, hemoptysia or haemothorax. The vast majority of pulmonary AVM cases are related to Rendu- Osler-Weber Syndrome. Two cases admitted to our hospital chest x-ray and thoracic CT scans were detected. In further investigations, pulmonary AVM was diagnosed. It is presented in the light of pertinent literature because it is rarely seen and take aplace in the differential diagnosis of lung tumors.

9.
NADİR GÖRÜLEN BİR AKCİĞER KARSİNOMU: DEV HÜCRELİ KARSİNOM
A RARE PULMONARY CARCINOMA: GIANT CELL CARCINOMA
Emel TELLİOĞLU, Nur CABAR YÜCEL, Kenan Can CEYLAN, Rıfat ÖZACAR
Sayfalar 63 - 67
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), sarkom veya sarkom benzeri komponent içeren tümörleri kapsayan malign epithelial tumor altgrubunu "pleomorfik, sarkomatoid veya sarkomatöz elemanlar içeren karsinomlar" adı altında toplamaktadır (1). Sarkomatoid karsinomlar çok nadir görülen akciğer tümörleridir; tüm akciğer malignitelerinin yaklaşık %0.1-0.4'ünü meydana getirmektedir. Dev hücreli akciğer karsinomu, sarkomatoid karsinomların bir altgrubudur. Solunumsal yakınması olmayan 50 yaşındaki erkek hastanın akciğer radyogramında ve toraks bilgisayarlı tomografisi'nde sağ akciğer üst lobda bir kitle lezyonu saptandı. Tetkikler sonrasında "küçük hücreli dışı akciğer karsinomu" tanısı kondu. Klinik ve radyolojik olarak evre Ib (T2N0M0) olarak evrelenen hastaya sağ üst lobektomi + Mediastinal lenf bezi diseksiyonu + sağ intratorasik tiroidektomi operasyonu uygulandı. Histopatolojik inceleme sonucu "dev hücreli akciğer karsinomu" ile uyumlu bulundu. Hasta, nadir bir akciğer tümörü olan dev hücreli akciğer karsinomu tanısı ile literatür bilgileri eşliğinde sunuldu.
World Health Organization classifies malignant epithelial tumors which contain sarcomas as "carcinomas with pleomorphic, sarcomatoid or sarcomatous elements" Sarcomatoid carcinomas are rare pulmonary tumors, composing approximately 0.1-0.4% of all lung malignancies. Giant cell pulmonary carcinoma is a subgroup of sarcomatoid carcinoma. Chest radiogram and thorax Computerized Tomography of a 50-years-old male patient with no pulmonary symptom revealed a mass lesion in right upper lobe. He was diagnosed to have "nonsmall cell lung cancer". He was staged clinically and radiologically as stage Ib (T2N0M0) and right upper lobectomy + Mediastinal lymph node dissection + right intrathoracic thyroidectomy were performed. "Giant cell pulmonary carcinoma" was diagnosed after histopathological examination. The patient was presented in attendance with literature as a rare pulmonary tumor, giant-cell pulmonary carcinoma.

LookUs & Online Makale