ISSN: 1300-4115
İzmir Göğüs Hastanesi Dergisi - Göğüs Hastanesi Dergisi: 20 (1)
Cilt: 20  Sayı: 1 - 2006
ORIGINAL ARTICLE
1.
AKCİĞER KANSERLİ OLGULARDA TEŞHİS ANINDA AKCİĞER TÜBERKÜLOZU BİRLİKTELİĞİ
THE CO-MORBIDITY OF PULMONARY TUBERCULOSIS AT THE TIME OF DIAGNOSIS OF PATIENTS WITH LUNG CANCER
Ahmet Emin ERBAYCU, Mehmet GÜLPEK, Fevziye TUKSAVUL, Özgür USLU, Özdal GÜNEŞ, Salih Z. GÜÇLÜ
Sayfalar 11 - 14
Akciğer kanseri (AK)'ne eşlik eden hastalıklar içinde kardiyovasküler hastalıklar ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı ön planda olsa da nadiren akciğer tüberkülozu (TB) görülebilmektedir. Akciğer kanserli olgularda teşhis anında aktif akciğer TB birlikteliğini gözden geçirmek için Ocak 1999-Ocak 2005 tarihleri arasında AK teşhisi konulan 2152 olgunun bilgileri değerlendirilmiştir. Olguların 29 (%1.35)'inde geçirilmiş (sekel) akciğer TB, 13 (%0.6)'sında aktif akciğer TB ve bir (%0.05)'inde aktif akciğer TB ile eş zamanlı olarak TB plörezi saptanmış idi. Histopatolojik olarak en sık (%46.1) skuamöz hücreli AK teşhis edildi. Akciğer TB, en sık (%84.6) üst loblarda yerleşmiş idi. Dört olguda kavite görülürken, olguların tümünde infiltratif lezyonlar saptandı. Sonuç olarak; akciğer kanserli olgularda, teşhis edildikleri dönemde nadir de olsa aktif akciğer tüberkülozu görülebildiği, bu olgularda akciğer kanserinin genellikle ileri evrelerde teşhis edildiği, tüberkülozun en sık üst lobları tuttuğu ve tüm olgularda infiltratif lezyonların hakim olduğu tespit edilmiştir. Akciğer kanserinin ilk teşhis konma dönemi, takip ve tedavisi sırasında TB birlikteliği olasılığı unutulmamalı, aktif akciğer TB teşhisi için gecikilmemelidir.
In lung canc er (LC), frequently seen co-morbid diseases are cardio-vascular diseases and chronic obstructive pulmonary disease, pulmonary tuberculosis (TB) may be seen rarely. To look at the co-morbidity of active pulmonary TB at the time of diagnosis of LC patients, we evaluated the data of 2152 cases those had been diagnosed LC from January 1999 to January 2005. Patients had been diagnosed to have old lung TB lesions in 29 (1.35%), active pulmonary TB in 13 (0.6%) and TB pleurisy with active pulmonary TB in one (0.05%). In histopathology, frequent type of carcinoma was squamous cell LC (46.1%). Pulmonary TB was located mostly on upper lobes (84.6%). Where a cavity was detected in four, infiltrative lesions were in all cases. It is concluded that; active pulmonary TB may be rarely seen at the time of lung cancer diagnosis, the diagnosis generally is made of advanced disease, TB is localized at the upper lobes and in all patients, causes infiltrative lesions. At the time of diagnosis and along the follow-up and therapy of LC, the possibility of co-morbid TB disease has not to be forgotten and not to be late for the diagnosis of active pulmonary TB.

2.
BİR ÜNİVERSİTE HASTANESİNİN GÖĞÜS ONKOLOJİ KONSEYİ'NDE SUNULAN GÖĞÜS CERRAHİSİ OLGULARININ ANALİZİ
ANALYSIS OF THE THORACIC SURGICAL PATIENTS PRESENTED IN THE THORACIC ONCOLOGICAL COUNCIL OF THE UNIVERSITY HOSPITAL
Banu AKTİN, Alpaslan ÇAKAN, Ufuk ÇAĞIRICI, Özgür SAMANCILAR
Sayfalar 15 - 19
Erken evre primer akciğer karsinomunda en etkili tedavi yöntemi cerrahi tedavidir. Ancak gerek hastaların geç başvurusu, gerekse standart bir tarama yönteminin geliştirilememiş olması, pek çok olgunun ileri evrelerde tanı almasına neden olmaktadır. Bu durum akciğer karsinomu ve diğer intratorasik malignitelerde multidisipliner, multimodal tedaviyi zorunlu kılmaktadır. Çalışmanın amacı, özellikle akciğer karsinomlu hastaların onkolojik yönetiminde bu yaklaşımın önemini vurgulamaktır. Ocak 2004 - Ocak 2005 tarihleri arasındaki bir yıllık sürede Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göğüs Onkoloji Konseyi'ne 342 olgu sunuldu. Bu hastalardan 88'i Göğüs Cerrahisi Kliniği tarafından sunuldu ve 59'u için cerrahi girişim kararı alındı. Bu olgular, dosyaları incelenmek suretiyle retrospektif olarak analiz edildi.. Cerrahi tedavi öngörülen 49'u erkek 10'u kadın 59 hastanın yaş ortalaması ile yaş aralığı sırasıyla 54.5±14.9 ve 16-79'idi. En sık preoperatif tanı primer akciğer karsinomu (28 hasta) olup bunu soliter akciğer nodülü (18 hasta), metastatik akciğer hastalıkları (10 hasta), mediastinal kitle (2 hasta) ve mezotelyoma (1 hasta) izlemekteydi. Yaklaşık yarısı (%47) asemptomatik olan hastalarda, eğer mevcutsa, göğüs ağrısı, öksürük, nefes darlığı ve hemoptizi en sık yakınmalar arasındaydı. Kliniğimizce Göğüs Onkoloji Konseyine sunulan 88 olgunun 37'sine (%42) neoadjuvan ve/veya adjuvan tedavi uygulandı. Göğüs içi malignitesi bulunan olguların multidisipliner bir anlayışla değerlendirilmesinin, onkolojik hasta yönetimine katkı sağladığı düşünülmektedir.
The most effective therapy for earyl stage lung cancer is surgical treatment. However, late reference to the hospital and the lack of a standard screening method, cause patients to diagnose in advanced stages. Thus, a multidisciplinary - multimodality treatment for lung cancer and other intrathoracic malignancies become essential. The aim of the study is to emphasize the importance of this multidisciplinary approach, especially in oncological management of lung cancer patients. Between January 2004 - January 2005, 342 patients were presented at the Thoracic Oncological Council of Ege University, Faculty of Medicine. Among these patients, 88 were presented by the Thoracic Surgery Department and 59 were referred to surgical treatment. These cases were analysed retrospectively by checking the medical reports. The mean age and age range of the 49 male and 10 female patients whom surgical treatment were anticipated were 54.5±14.9 and 16-79 respectively. The frequent preoperative diagnosis of the patients were primary lung cancer (28 patients), solitary pulmonary nodule (18 patients), metastatic lung disease (10 patients), mediastinal mass (2 patients) and mesothelioma (1 patient). Nearly half of them (47%) were asymptomatic and chest pain, cough, shortness of breath and haemoptysis were the most frequent symptoms, if present. Among the 88 patients whom were presented by our department to the Council, 37 were (42%) underwent neoadjuvant and/or adjuvant therapies. The multidisciplinary approach contributes to the management of oncological patients in intrathoracic malignancies.

3.
MİYELOMATÖZ PLEVRAL SIVI: OLGU SUNUMU
MYELOMATOUS PLEURAL EFFUSION: CASE REPORT
Melih BÜYÜKŞİRİN, Gülru POLAT, Zehra AŞUK, Gülcan ÜRPEK, Nur YÜCEL, Sadık YALDIZ, Gültekin TİBET
Sayfalar 21 - 23
Maliğn plevral sıvı, multipıl miyelomda (MM) oldukça nadir görülmektedir. Genellikle hastalığın geç dönemlerinde görülmekte ve kötü prognoza işaret etmektedir. MM nedeniyle 6 kür kemoterapi sonrası takipleri sırasında dispne gelişen 62 yaşındaki erkek hasta kiliniğimize gönderildi. Sağda massif plevral sıvı tespit edildi. Yapılan ponksiyonda alınan sıvıda, atipik plazma hücreleri görüldü. Dispneik olan hastada semptomatik rahatlama sağlamak için talk plöredez uygulandı. Miyelomatöz plevral sıvıların nadir görülmesi nedeniyle sunuldu.
Malign pleural effusion in multiple myeloma (MM) is relatively infrequent. It is generally seen at later stages of the disease and related with poor prognose. 62 years old male patient referred to our clinic because of dyspnea after 6 cyclus of chemotherapy for MM. Massive pleural effusion was found on the right side. Atypical plasma cells seen in effusion after thoracentesis. Talc pleurodesis performed for symptomatic relief of the patient who was dyspneic. We reported the case because myelomatous pleural effusions seen relatively rare.

4.
MEDİASTİNAL İMMATÜR TERATOM: OLGU SUNUMU
MEDIASTINAL IMMATURE TERATOMA: CASE REPORT
Zühre SARP TAYMAZ, Ahmet Emin ERBAYCU, Fevziye TUKSAVUL, Salih Z. GÜÇLÜ, Mehmet GÜLPEK, Kenan Can CEYLAN, Nur YÜCEL
Sayfalar 25 - 28
Mediasten tümörlerinin büyük bölümü benign olsa da ön kompartmandaki kitlelerin malign olma olasılığı daha fazladır. Kırkdokuz yaşında erkek hasta göğüs ağrısı yakınmasıyla başvurdu. Toraks bilgisayarlı tomografisinde ön mediasteni dolduran, içinde nekroz alanları ve kalsifikasyon içeren kitle lezyonu izlendi. Tanı ve tedavi amaçlı torakotomide çevre dokulara invazyonu nedeniyle unrezektabl immatür teratom teşhis edildi. Dört yıllık takip sonrasında kitle lezyonunun regrese olduğu ve belirgin bir semptom olmadan sebat ettiği görüldü.
Allthough major part of the mediastinal tumors are benign, masses those localized on anterior compartment have higher possibility to be malignant. A 49 yearsold man admitted to hospital with chest pain. A mass was detected in thorax computed tomography, that filling anterior mediastinum and containing necrotic fields and calcification. Unresectable immature teratoma was diagnosed with its invasion to surrounding tissues in thoracotomy that was performed for diagnosis and treatment. After a four year follow-up, it was seen that mass lesion showed a regression and was still present without any symptom.

LookUs & Online Makale