ISSN: 1300-4115
İzmir Göğüs Hastanesi Dergisi - Göğüs Hastanesi Dergisi: 19 (1)
Cilt: 19  Sayı: 1 - 2005
ORIGINAL ARTICLE
1.
AKCİĞER KANSERİNDE ENDOBRONŞİYAL GÖRÜNÜM İLE HİSTOPATOLOJİK ALTTİP ARASINDAKİ İLİŞKİ
THE RELATIONSHIP OF ENDOBRONCHIAL APPEARANCE WITH HISTOPATHOLOGICAL SUB-TYPE IN LUNG CANCER
Özgür USLU, Eser GÜNAÇTI, Fevziye TUKSAVUL, Mehmet GÜLPEK, Tuncay VATANSEVER, Salih GÜÇLÜ
Sayfalar 1 - 5
Bu çalışmada tanısı bronkoskopik biopsi ile konmuş akciğer kanseri olgularında endobronşiyal görünüm ile histopatolojik subtip arasındaki ilişki araştırıldı. Çalışmaya 273 olgu alındı. Çalışmada skuamöz hücreli karsinom olgularının %78.1'de, küçük hücreli akciğer karsinomu olgularının %67.2'de direk tümör bulguları saptanırken adenokarsinom olgularının %57.8'de indirek tümör bulguları saptandı. Bulgular istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0.05). Ancak akciğer kanseri olgularının tanı ve tedavisinde en önemli faktörlerden birinin olgunun küçük hücreli akciğer kanseri mi yoksa küçük hücreli dışı akciğer kanseri mi olduğu düşünülecek olursa endobronşiyal görünümün histopatolojik alttip hakkında pratik bir fikir vermediği söylenebilir.
The aim of the present study was to investigate the relationship of endobronchial appearence with histopathological sub-type in subjects with lung cancer diagnosed by bronchoscopic biopsy. Two hundred seventy three subjects with lung cancer were included in the present study. Direct tumoral findings were found in 78.1% of subjects with squamous cell lung cancer. Subjects with small cell lung cancer had direct tumoral findings at a rate of 67.2%. Indirect tumoral findings were found in 57.8% of subjects with adenocarcinoma. The findings were statistically significant (both, p<0.05); however, the most important factor in the diagnosis and treatment of the lung cancers is whether the subjects have small cell lung cancer or non-small cell lung cancer; thus, it can be suggested that endobronchial appearance is not a practical approach in determining of histopathological sub-type of lung cancer.

2.
AKUT SOLUNUM YETMEZLİĞİ OLAN KOAH'LI OLGULARDA ARTERYEL VE VENÖZ KAN GAZI ÖRNEKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
COMPARISON OF VENOUS AND ARTERIAL BLOOD VALUES IN CASES OF COPD WITH ACUTE RESPIRATORY FAILURE
Hatice DİLBER, Gülru POLAT, Melih BÜYÜKŞİRİN, Serpil KARADAĞ POLAT, Gültekin TİBET
Sayfalar 7 - 13
Arter kan gazı analizi solunum yetmezlikli olgularda pH ve Pco2 değerlerini görmek için standart bir yöntemdir. Ancak arter kanının alınması ağrılı ve vasküler komplikasyonu olan bir yöntem olup sağlık personeline de bulaşıcı enfeksiyonlar yönünden risk getirir. Bu çalışmada, akut solunum yetmezlikli KOAH'lı olgularda pH, pCO2, HCO3 değerleri açısından venöz kan örneklerinin arteriyel kan örnekleri yerine güvenle kullanılıp kullanılmayacağı araştırıldı. ‚alışmaya KOAH tanısı olup akut solunum yetmezliği nedeniyle kliniğimize yatırılan 100 olgu alındı. Olgulardan oda havasında eş zamanlı arteriyel ve venöz kan örnekleri alındı ve analiz edildi. pH, pCO2, HCO3 değerleri açısından arteriyel ve venöz kan örnekleri karşılaştırıldığında aralarında kuvvetli ilişki saptandı (r değerleri sırasıyla; 0.778, 0.728, 0.823, p<0.0001). Lineer regresyon analiziyle pH, pCO2, HCO3 için venöz kan değerlerinden arteriyel kan değerlerini hesaplamak üzere formüller oluşturuldu. Sonuç olarak; sık kan gazı takibi gereken, kan yoluyla bulaşan hastalığa sahip olan, arter kanülü takılamayan akut solunum yetmezliğindeki KOAH'lı olgularda arter kan örnekleri yerine venöz kan örneklerinin de kullanılabileceği sonucuna vardık.
Arterial blood gas analysis is a standard method for the evaluation of pH and pCO2 values in the cases of acute respiratory failure. But punction of arterial blood is painful, had vascular complications and brings risks for infectious diseases. In this study, we aimed to investigate whether venous blood samples can replace the arterial ones for pH, pCO2 and HCO3 values in cases of COPD with acute respiratory failure. One hundred cases with the diagnosis of COPD who had been interned because of acute respiratory failure included in this study. Arterial and venous blood samples taken at the room air and analysed. There was significant relation between arterial and venous blood samples for the values of pH, pCO2 and HCO3 (r values; 0.778, 0.728, 0.823 respectively, p<0.0001). Formulas made for the calculation of arterial blood values from venous values with lineer regression analysis. In conclusion; venous blood values can replace arterial blood ones in cases of COPD with acute respiratory failure when frequent blood gas analysis necessary, patient had infectious disease or does not have arterial cannula.

3.
İATROJENİK PNÖMOTORAKSLI TAVŞANLARDA FARKLI TORASİK DRENLERİN PLEVRAL REAKSİYONLARI
PLEURAL REACTIONS TO THE DIFFERENT THORACIC CATHETER MATERIALS IN RABBITS WITH IATROGENIC PNEUMOTHORAX
Şeyda ÖRS KAYA, Habip ATALAY, Ferda BİR, Gökhan YUNCU, Serpil SEVİNÇ, Nergül ÇÖRDÜK, Kenan Can CEYLAN, Ahmet ÜÇVET, Ayşe Gaye TOMATIR
Sayfalar 15 - 18
Bu çalışmada intratorasik kullanım için yapılmış farklı dren materyallerinin oluşturduğu doku reaksiyonlarının incelenmesini amaçladık 15 tavşan PVC (polivinil klorid), lastik ve silikon dren olmak üzere 3 gruba ayrıldı. Genel anestezi altında, intratorasik drenler sağ hemitorakslara yerleştirildi. Drenlerin şekil ve boyutları benzerdi. Oluşturulan iatrojenik pnömotoraks iğne aspirasyonu ile tedavi edildi. Yedi gün sonra denekler sakrifiye edilerek toraksları patolojik inceleme için anblok çıkarıldı. Makroskopik olarak, lastik dren grubunda belirgin adezyon bantları mevcuttu. Mikroskopik inceleme semikantitatif olarak yapıldı ve plevral kalınlaşma, plevral inflamasyon, fibrozis 0-4 arası derecelendirildi. İnflamatuar reaksiyon lastik dren grubunda diğerlerinden anlamlı olarak fazla bulundu. Her bir grubun parametrelere göre p değerleri; Plevral adezyon=0.03, Plevral inflamasyon=0.04, Plevral kalınlık=0.005, Plevral fibrozis=0.006. Pnömotoraksta lastik ve PVC drenlerin silikon drenlere tercih edilmesi görüşündeyiz. Oluşan bu ılımlı inflamasyonun rekürren pnömotoraksı önlemede yardımcı olacağını düşünüyoruz.
In this study, we aimed to analyze the tissue reactions to the different drain materials that are designed for use intrathoracically. 15 rabbits were grouped into 3 as PVC (Polyvinyl chloride), silicon and rubber drain groups. Under general anesthesia, intrathoracic catheters were implanted into right hemithoraxes. The shape and size of each catheters were similar. Iatrogenic pneumothoraxes were treated by needle aspiration. After 7 days animals were sacrified and their thoraces were removed unblock for pathologic examination. In rubber group, definitive adhesive bands were seen macroscopically. Microscopic examinations were performed semiquantitavely, and pleural thickening, pleural inflammation, fibrosis were scored from 0 to 4. Inflammatory reaction was significantly higher in rubber and PVC groups than the silicone groups. P?values of each groups were according to parameters; pleural adhesion (p=0.03), pleural inflammation (0.04), pleural thickening (p=0.005), pleural fibrosis (p=0.006). We claime that PVC and rubber catheters should be preferred instead of silicon ones in pneumothorax. We think that this moderate inflammation might help to prevent recurrence pneumothorax.

4.
MEDİASTİNOSKOPİ OLGULARIMIZIN ANALİZİ
ANALYSIS OF OUR MEDIASTINOSCOPY CASES
Serpil SEVİNÇ, Ahmet ÜÇVET, Ali Alper, Kenan Can CEYLAN, Gökhan YUNCU, Şeyda ÖRS KAYA
Sayfalar 19 - 22
Mediastinoskopi, medi asten hastalıklarının tanısında ve küçük hücreli dışı akciğer kanserinin evrelemesinde sık kullanılan bir yöntemdir. Bu çalışmada 0cak 2002 ile Ocak 2003 tarihleri arasında İzmir Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Göğüs Cerrahisi Kliniği'nde mediastinal patolojilerin tanısını koymak veya akciğer kanserini evrelemek amacı ile mediastinoskopi yapılan 53 hasta retrospektif olarak incelendi. Olguların 42'si erkek, 11'i kadın ve yaş ortalaması 53±7.6 (yaş aralığı 14-78) idi. Olguların 29'unda (%55) tanı amaçlı, 24'ünde (%45) akciğer kanserini evreleme amacı ile toraks bilgisayarlı tomografi bulgularına göre selektif mediastinoskopi yapıldı. Tanı amaçlı yapılan mediastinoskopi olgularında sonuçlar; granülomatöz lenfadenit (n=14), reaktif lenfadenit (n=5), malign epitelyal tümör (n=3), Hodgkin lenfoma (n=2), tiroid kökenli epitelyal tümör (n=1), timoma (n=1), intratorasik guatr (n=1), Castleman hastalığı (n=1), bronkojenik kist (n=1) idi. Evreleme amaçlı mediastinoskopi yapılan olgulardan 15'inde (%62.5) lenf bezi metastazı saptandı. Bir hastada pnömotoraks, bir hastada ise kanama oldu. Kanama olan hastaya vena azigos yaralanması nedeni ile sağ torakotomi yapıldı. Bu çalışmada mortalite görülmedi. Mediastinoskopi, gerek primer veya sekonder mediastinal patolojilerin tanısının konmasında gerek akciğer kanseri evrelemesinde, düşük morbiditesi ve yüksek tanısal verimliliği ile güvenilir ve basit bir yöntemdir.
Mediastinoscopy is a frequently using procedure in the diagnosis of mediastinal diseases and the staging of non-small cell lung cancer. In this study, in order to perform the diagnosis of the mediastinal pathologies or the stage of the lung cancer, 53 cases were retrospectively evaluated at the 1st Chest Surgery Clinic, İzmir Dr. Suat Seren Chest Diseases and Surgery Education and Research Hospital between January 2002 and January 2003. There were 42 male and 11 female patients and the mean age was 53±7.6 (14-78). Mediastinoscopy was performed for the diagnosis in 29 patients (55%) and for lung cancer staging according to thorax computed tomography findings in 24 patients (45%) selectively. The results in the cases who were performed mediastinoscopy for purpose of the diagnosis were granulomatosis lypmhadenopathy (n=14), reactive lymphadenitis (n=5), malignant epithelial tumor (n=3), Hodgkin's lymphoma (n=2), the epithelial tumor releated to the thyroid (n=1), thymoma (n=1), intrathoracic goitre (n=1), Castleman's disesase (n=1), bronchogenic cyst (n=1). Lymph node metastasis were determined in fifteen cases of the patients who underwent mediastinoscopy for lung cancer staging. Pneumothorax in one case, bleeding in one case was seen. Right thoracotomy was performed in the bleeding case because of the vena azygose injury. There was no mortalitiy in this study. Mediastinoscopy, with its low morbidity rate and high diagnostiic value, is a safe and simple procedure for either diagnosis of the primer and seconder mediastinal pathologies or lung cancer staging.

5.
PRİMER MEDİASTİNAL MALİGN FİBRÖZ HİSTİYOSİTOMA: OLGU SUNUMU
PRIMARY MALIGNANT FIBROUS HISTIOCYTOMA OF THE MEDIASTINUM: CASE REPORT
Gülru POLAT, Soner GÜRSOY, Melih BÜYÜKŞİRİN, Sadık YALDIZ, Zekiye AYDOĞDU, Gültekin TİBET
Sayfalar 23 - 26
Malign fibröz histiyositoma, yumuşak dokudan köken alan, primitif sarkomdur. Primer mediasten yerleşimi oldukça nadirdir. 23 yaşında erkek olguya mediastinal kitle öntanısıyla mediastinal kitle ekstirpasyonu uygulandı. Patolojik tanısı miksoid tipte malign fibröz histiyositoma olarak geldi. Primer mediastinal yerleşimli malign fibröz histiyositoma olarak değerlendirilen olgu, ender görülmesi nedeniyle literatür eşliğinde sunuldu.
Malign fi brous histiocytoma is a primitive sarcoma originating in the deep soft tissues. Primary mediastinal location is very rare. Mediastinal mass extirpation was performed to 23 years old male with the mediastinal mass prediagnosis. Histopathologic examination revealed the diagnosis of miyxoid type malign fibrous histiocytoma. Because primary mediastinal malign fibrous histiocytoma is very rare, this case was presented with related literature.

6.
POSTTRAVMATİK DİYAFRAGMATİK HERNİYE SEKONDER GELİŞEN GASTROPLEVRAL FİSTÜL
GASTROPLEURAL FISTULA AS A SECONDARY TO POSTTRAUMATIC DIAPHRAGMATIC HERNIA
Gökhan YUNCU, Şeyda ÖRS KAYA, Ahmet ÜÇVET, Serpil SEVİNÇ, Kenan Can CEYLAN, İbrahim KOKULU
Sayfalar 27 - 29
Travmatik diyafragma hernisi tanısı gerek akut gerek kronik fazda, ayırıcı tanıda düşünülmediği sürece gözden kaçmaktadır. Toraksa nafiz bir kesicidelici alet yaralanmasından 2 yıl sonra hidropnömotoraks nedeniyle kliniğimize kabul edilen olguda gastroplevral fistül saptanarak cerrahi onarımı başarıyla yapılmıştır. Travmatik diyafragma hernisi sonrası gelişen gastroplevral fistül son derece nadirdir. Araştırmamıza göre daha önce travmatik diyafragma hernisini takiben ampiyem ve pnömotoraksla ortaya çıkan başka olgu bildirilmemiştir.
Traumatic diaphragmatic hernia diagnosis can not consider at the acut or chronic phase when in the distinctive diagnosis do not suggest. We report on a patient who applied to our clinic for hydropneumothorax 2 year after penetrating thoracic trauma, diagnosed as gastropleural fistula and surgical treatment was successfully done. The presentation of a traumatic diaphragmatic hernia as a gastropleural fistula has been rarely reported. To our knowledge, empyema with pneumothorax secondary to gastropleural fistula following a traumatic diaphragmatic rupture has not been described previously.

7.
İNTRAOKÜLER METASTAZA BAĞLI SEMPTOMLARLA BAŞVURAN AKCİĞER KANSERİ OLGUSU
CASE OF LUNG CANCER APPLIED WITH SYMPTOMS OF INTRAOCULAR METASTASIS
Işıl KARASU, Aydan ÇAKAN, Ayşe ÖZSÖZ, Mucize YARARCAN
Sayfalar 31 - 35
Daha önce malign tümor nedeniyle tedavi edilen hastalarda, uzun bir süre sonra oküler metastaz gelişebilir. Olgumuzda ise oküler semptomlar sistemik bir malignitenin ilk bulgusu olarak rapor edilmişitir. 49 yaşında erkek olgu, sol gözünde görme kaybı ve kızarıklık yakınması ile göz hastalıkları uzmanına başvurmuştu. Oftalmolojik ve radyolojik incelemeler intraoküler bir tümörün varlığını göstermiş ve kitle görünümü nedeniyle intraoküler metastaz olarak değerlendirilmişti. Akciğer radyogramında sağ orta zonda kitle lezyonu izlendi. Kliniğimizde yapılan bronkoskopik biyopsi sonucu küçük hücreli akciğer kanseri tanısı aldı. Ek olarak, karaciğerinde metastaz saptandı. Kemoterapi ve sonrasında göze uygulanan radyoterapi ile tedavi edildi.
Ocular metastasis can develop after a long time in patients who were previously treated for malignant tumors. In our case ocular symptoms were reported as the first sign of a systemic malignancy. A 49- year-old man complaining of redness and visual impairment of his left eye had visited an ophthalmologist. His ophthalmic and radiologic examination had shown the presence of an intraocular tumor and diagnosed as having intraocular metastasis with apperance of the mass. The chest roentgenogram showed a mass of the right middle zone. In our clinic, small cell lung cancer diagnosis was given by bronchoscopic punch biopsies. In addition, a metastasis in the liver was found. He was treated with chemotherapy and then with radiotherapy to the eye.

LookUs & Online Makale